top of page
Yazarın fotoğrafıArzu Buse ERASLAN

Düğme

Kim dedi sana tavan arasındaki tozlanmış sandığı aç diye Nesrin? Açtığın sandığın kapağı değil de kalp kapakçığımdı sanki. Öyle çok canım acıdı gerisini sen hesapla. Neler yok ki içinde eski notlar, fotoğraflar, eski kimlikler, kullanılmamış çeyizler... Kim dedi sana şimdi bunu aç diye? Kapat kapat deşme daha fazla içini toz kalktı hep. Bırak o kopmuş düğmeyi Nesrin alma eline, deşme yaralarımı sandık değilim ben, canım acıyor. O düğme ömrümün baharından beri orada duruyor. Acısı gönlümde her zaman taze. O gittikten sonra kaldırdım tüm evi dedim lanet olsun sana da hatırana da. Mutfakta en sevdiği bardağı, sevgililer günü için yaptırdığı üstünde resmimiz olan kupayı, salonda ayağının altına koyduğu o yumuşak yastığı, evlilik yıl dönümüzde aldığı bana çok yakıştırdığı o saten kırmızı takımı,

 kitapları, kalemleri, hediyeleri, masa saatini ne varsa doldurdum tek tek  çöp poşetlerine. Kalem koyduğu kutunun içinden melül melül baktı bu düğme bana. Aldım göğsümün tam üstüne koydum sanki kendimden saklarcasına. Bu son dedim, bu son...Aldım, kaldırdım bir kenara. Neyi var neyi yoksa attım bundan başka. Yastığını bile lime lime ettim. Önceleri boynuna bir iple taktım, ne derdim varsa anlattım. Bir elin parmaklarını geçmezdi ama mutlu anlarımı da paylaştım. Giyinip çıkarırken zor oluyordu. Hırkamın bir düğmesiyle değiştirdim. Çok belli olmuyordu bence. Hep aynı hırkayı giymeye başlayınca bizimkiler fark ettiler. Yaz gelince hırkalar hurçlara kalktı tabi. Cüzdanıma koydum, muavine para uzatırken birkaç  kez düşürünce korktum. Dedim böyle olmayacak çıkardım bozuk para gözünden odama koydum. Baş ucumdu, komidinin çekmecesiydi derken evin bir çok yerini gezdi garibim. En sonunda kendimi yenip bu sandığın içine atıverdim. Attım dediysem mecazen yani.. Bir porselen bebeği kırmamak için gösterilen özenle, bir bebeğe aşı yapan hemşirenin hassasiyetiyle, kristal bir parçanın tozunu alır gibi ince ince sarıp sarmaladım öyle kaldırdım. İlk zamanlar hep aklımdaydı, dişini çektirirsin, damağında yokluğunu hissedersin ya işte onun gibi. Zamanla unutup gittim ben de. Bazen aklıma geldi gelmesine ama bir tanıdığı anımsar gibi gülümseyip geçtim. Nereden çıktı bu şimdi? Senelerdir bahsini bile açmamıştım, hiç kanatmamıştım içimi. Ah Nesrin ne yaptın kendine şimdi.   Nesrin'i çok üzdü ben şahidim. Ondan daha çok şey biliyorum desem yalan olmaz. Sevdiği bir hırkanın düğmesiydim, sık giyerdi Ahmet o hırkayı. Nesrin'i o çirkin kadınla aldattığında üzerinde ben vardım. Kadına kavuşmak için hızlı bir hareketle çözdü beni ve diğerlerini. Attı hırkayı bir kenara sonrası malum. Nesrin'e toplantım var dedi  inandı zavallı. Karımı boşayıp seni alacağım dediğinde bir başka kadına  yanında yine ben vardım. O kadının koynundan çıkıp Nesrin'in yanına geldiğinde yine ben. Çapkın adamdı. Nesrin'i aldattığına da şahit oldum ağlattığına da. Bir sabah yine bizim hırkayı alıp sırtına işim var diye koşar adım çıktı evden. Telefonu evde unutmuş çok telaş etti, geri döndü ama iş işten geçmişti. Yanına gideceği kadın ısrarla arayınca Nesrin "Efendim Taner abi" diye yanıt vermiş. Taner diye kaydetmiş bizimki ama ne yazık ki kaynı olmadığını anlayınca telefonu altı üst etmiş. Eğer o mesajları görmeseymiş belki de affedermiş öyle demişti bir arkadaşına. Kocası eve girince olduğu yere yığıldı zavallı. Düşerken can havliyle beni avuçladı. Nesrin düşerken elinde ben vardım ayılırken yine elindeydim. Sonra düştüm. Ahmet gitti Nesrin ağladı gözyaşları yere dökülürken oradaydım. Birkaç gün sonra arkadaşı geldi. Baktı ev çok dağınık bir el atıverdi. Beni de aldı masanın üzerindeki kalemliğe koydu. Nesrin boşanma evraklarını dosyaya yerleştirirken oradaydım, çok ağladı. Hem kaderine yandı hem aşkına...Bağırdı çağırdı ama en çok ağladı. Bir gün lanet olsun sana da hatırana da diye bağırarak girdi odaya. Başladı atmaya kitapları, kalemleri, hediyeleri, masa saati ne varsa doldurdu çöp poşetlerine. Ahmet'in kalem koyduğu kutunun içinden öylece bakıyordum ona, çok ağlamış gece belli, gözleri şişmiş. Aldı eline beni bu son diye diye sol göğsünün üstüne koydu. Yaraları hala kanıyordu beni hissedince kalbinin hızlanmasından anladım. Her şeyi attı o gün Nesrin onun yastığını bile lime lime etti. Eşe dosta iyiyim dese de iyileşemedi. Kursağına dizildi her şey bizzat oraday

dım. İlerleyen zamanlarda çoğu kez yerimi değiştirse de yakınındaydım. En sonunda bir yakınıyla vedalaşır gibi kaldırmıştı beni bu sandığa. Ah Nesrin kim dedi sana tavan arasındaki sandığı aç diye?

32 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page