top of page

Yeni Yıl 2025


ree

Sevim, solgun yüzünün camdaki donuk yansımasına baktı. O sırada eşi Besim mutfağa girdi.

“Masa hazır, çocuklar birazdan gelecek. Gel, otur dinlen biraz,” dedi.

Başını iki yana salladı, “Sağ ol ama keşke çağırmasaydın. Sürünüyorum, hiçbir şeye faydam yok”

“Olur mu? Tam da bu yüzden çağırdım. Azıcık enerjin değişir, kendini hatırlarsın.” 

Sandalyeye otururken içini çekti “Yeni evliler ilk yılbaşlarını gönüllerinin istediği yerde kutlasalardı keşke,” dedi Sevim.

Besim keyifle Beliz’in birlikte olmayı nasıl canı gönülden istediğini anlattı.

Sevim “Kibar kız, sağ olsun,” dedi, Besim’e döndü.

Sevim’in sırtını sıvazlarken “Geçer canım. Hele annen hastaneden çıksın, siz üçünüz kahvenizi içerken kıkırdarsınız.” 

“Bugün ablam girdi yanına. Ne kadar yalvardıysak da ikimizi birden almadılar; bayrammış, yılbaşıymış umurlarında değil. Ablama dedim, ‘Elini alnına koy, seni hissetsin.’ Ben dün öyle yaptım; bir sakinlik, bir sükûnet geldi kadıncağıza.”

Besim, sürahiyi aldı ve kapıya yöneldi. “Uyumak şimdi ona her ilaçtan daha iyi geliyordur. Yakında uzun uzun ne rüyalar gördü anlatır sana.” 

“Hiç aklıma gelmeyen şeyleri düşünüyorum artık. Mesela can dediğimiz şey vücudun neresinde? Oradan nasıl çıkar? Kaç gün uyuyunca sıkılır da uyanmak ister?”

“Yoğun bakımda çalışanlar bile bilmiyordur bu soruların cevabını. Düşünme böyle şeyler. Eve gelince ne yaparız, nasıl destek oluruz, sen o konularla meşgul ol.”

Besim, kapının yanından geri döndü ve Sevim’i elinden tutarak salona çıkardı.

Kırmızı örtü üzerine siyah-beyaz damalı peçeteler, bal kabağı şeklinde mumlar, köşedeki sehpanın üzerinde süslenmiş çam ağacı ve altında hediye paketleri vardı. 

Yeni bir yılın başlangıcı, sadece takvimde bir değişim değil, aynı zamanda hayatlarındaki dönüşümlerin de simgesiydi.

Besim, Sevim’i televizyonun karşısına oturttuysa da birkaç saniye sonra yeniden ortalıkta dolaşmaya başlamıştı bile. Kapı çaldığında Sevim, koridora ne için çıktığını hatırlamaya çalışıyordu.

Beliz salona girince, “Anne, ne kadar özenmişsin, teşekkür ederim,” dedi.

“Sizin ilk yılbaşınız bizim yüzümüzden sönük geçmesin istedim. Geldiğiniz için ben teşekkür ederim,” diyerek sıkıca sarıldı.

“Ben de hediyelerimizi ağacın altına koyayım o zaman.”

“Çok sağ ol, tatlı kızım. Varlığınız yeter, zahmet etmişsiniz.”

Kapıya doğru ilerleyen Besim, oğluyla kucaklaştı, gelinini yanaklarından öptü ve televizyonun önündeki koltuğa yöneldi.

Televizyonda muhabir, hastane önünden canlı yayındaydı: “2010 ve 2024 yılları arasında doğanların oluşturduğu Alfa Kuşağı ile birlikte, 2025-2039 arasında doğanlardan oluşacak Beta Kuşağı 21. yüzyılda doğmuş ilk kuşak olacak. Beta Kuşağı mensuplarının pek çoğunun 22. yüzyılı da görmesi beklenirken, yapay zekânın hayatlarını belirleyeceği düşünülüyor. Yılın ilk bebeğini karşılamak üzere hastanedeyiz. İlerleyen saatlerde görüşmek üzere...”

Beliz, Aden’e kaçamak bir bakış attı, Aden bıyık altından gülümsedi.

“Televizyonun sesini kısar mısın?” dedi Sevim.

“Besim, 2024’ün enleri başlayacak.”

“Birazcık kıssan.”

Aden, Beliz’e döndü. “Anneannem özel günlerde kalburabastı yapardı, sen de yaptın mı anne?” dedi.

Sevim boynunu bükerek, “Elim varmadı yapmaya. Bayrama yapar artık,” dedi.

Besim, “Ben size profiterollü pasta aldım, değişiklik olsun.” diye ekledi.

Sofrada geçmiş yılbaşı anıları yerini düğüne ve düğün videosuna  bıraktı.

“Kaç kere izledin, anne?” diye sordu Aden.

“Yirmi beş kez izlemişimdir.”

“En hoşlandığın kısım neresi?” diye devam etti.

Hep bir ağızdan, “Kuzu Kuzu dansı!” diye haykırdılar.

“Aynı Tarkan'ın yaptığı gibi yaptım, şimdi yap deseniz, yapamam.”

Omuzlarını videodaki gibi sallamaya çalıştı. “Hangi motivasyonla salladıysam ben de kendime şaşırıyorum!” dedi Aden.

Sohbet, ananenin düğündeki hâllerine, altın çantasını bir an kucağından bırakmayışına, oradan da yoğun bakımdaki sessizliğe uzandı.

Ciddileşen bu bölüm, geri sayım anıyla birlikte yerini yeniden coşkuya bıraktı. Herkes, “10, 9, 8...” diye saydı. Kahkahalar ve sarılmalar arasında yeni yıl umutla karşılandı.

Aden, Sevim’e hediye paketini verdi. Sevim kutunun kapağını açtığında mavi kürklü bebek patiğini gördü. Önce durdu, Besim’e büyümüş gözlerle baktı. Sonra çığlık atarak Beliz’e sarıldı. Ne yapacağını bilemeden sandalyesine oturup dizlerine vura vura ağlamaya başladı. Aden, pastanın üzerine koyduğu patiklerle Beliz’in fotoğraflarını çekti. Ardından toplu fotoğraf çekimi yapıldı.

“Anneannen ne patikler örer şimdi, durdurabilene aşk olsun. Hatta sana ördüğü tulum hâlâ sandıkta,” dedi Sevim.

“O zaman tulum da örsün,” dedi Aden.

Yılın ilk doğan bebeğinin haberi çıkınca Sevim, “Sesi aç, sesi!” diye Besim’i uyardı. Gece boyunca ilk defa gönlünce televizyonun sesi açan Besim, “Van’da doğmuş, bak Beliz, nasıl tatlı değil mi?” dedi.

Pasta tabakları servis edilmişti ki telefon çaldı. Sevim irkildi, bir eliyle masaya tutundu, diğer eli titreyerek telefonuna uzandı. Telefon titredikçe ürkütücü sessizlik odayı sardı. Zaman akmadı. Kayıtlı olmayan numaraya gözlerini dikti, nefesi değişti, sanki kalbi tekledi de yeniden nefes aldı. Yanakları kızardı, alnı bembeyaz oldu.

Herkes olduğu yere mıhlanmıştı. Bu ağırlığı ilk kıran Besim oldu. Sandalyesinden fırlayarak Sevim’in yanına dikildi.

Sevim, soluğu kesilircesine, “Alo, benim,” diyebildi.

Dışarıdan gelen havai fişek sesleri durdu. Bir an sustu, sonra masanın ortasında duran patiklere baktı.

“Ölmüş,” diye fısıldadı. Ardından, “Annem!” çığlığı duyuldu.

Hülya HİÇYILMAZ

 

Yorumlar


bottom of page