Pembe Dizi
- Hülya HİÇYILMAZ
- 1 gün önce
- 2 dakikada okunur

Şükrü odaya daldı, elinde tuttuğu kitabı havada salladı.
"Evliliğim bunun yüzünden bozuldu! Evde var mısın, yok musun belli değil. Hani bitecekti şubatta? Üç yıldır toparlanmanı bekliyorum!"
Ela boş gözlerle baktı. Tam da kavga sahnesi yazıyordu. Kaç saattir başını kaldırmadığı için başı döndü, pencereden sızan yorgun turuncu ışığı fark etti.
Kahramanları Ayşe ile Ömer deniz kenarında, kavga ediyorlardı. Ayşe hızla ayağa kalktı ve Ömer’in önüne dikildi. Güneşi keserken, aynı anda göz teması kurmaya çalıştı. Sonunda içinde biriktirdiği her şeyi Ömer’in yüzüne söyleyecekti.
Şükrü’nün sözlerine ne diyeceğini bilemedi. Daha önceki kavgalarında "Kitabın bu kadar sevileceğini nereden bileyim? Parasını birlikte harcıyoruz." diyerek konuyu kapatmış, gönlünü birkaç kısa tatille almıştı.
İmza günlerinde "Beni sınırsızca destekleyen eşim Şükrü’ye çok teşekkür ederim," demeyi, bunları sosyal medyasında yayınlamayı âdet haline getirmişti.
Postların altına yazılan “Bu devirde böyle erkek kaldı mı ya? Şükrü Bey efsane!”, "Gerçek aşk bu işte!" gibi yorumları yüksek sesle okuyarak Şükrü’yü onore etmişti.
Şimdi yeni bir numara bulması gerekiyordu. Yayıncı ile seri kitap anlaşması yapmış, hatta ilerleyen günlerde sinema yapımcılarıyla senaryolaştırmak için sözleşmişti.
Ela başlarda zamanını iyi planlıyordu. Pazartesi ev işlerini hallediyor, çarşambadan sonra yazar oluyordu. Şükrü'nün iş yemeğine gitmesi bazen içini rahatlatıyordu. Böylece bölünmeden Ayşe ile Ömer’i akşam yemeğine çıkarıyordu.
"Ben geldim!" diye eve giren çakırkeyif Şükrü’yü minnettarlıkla karşılayıp, o uykuya dalınca yataktan sıvışarak Ömer ile Ayşe’ye hararetli sevişme sahneleri ilave ediyordu.
İlk kitabın ardından Şükrü "Ben şimdi Safiye’nin kocası Faik mi olacağım? Röportaja geldiklerinde benim neyimi soracaklar? 'Sen nasıl yazarsın? Yazarken ben sana kahve yapar mıyım?' falan filan... Sakın böyle bir duruma sokma beni!" gibi sözlerle duyduğu rahatsızlığı ifade etti.
Ela hâlâ kapının ağzında duran Şükrü’nün yanına gitti, elinden tutarak masanın önündeki koltuğun birine oturttu. Diğerine de kendi yerleşti.
"Bizim konuşmamız lazım," dedi.
Şükrü içinden “Yemezler,” diye geçirdi. En kötüsü de Ömer’di.
Ela’nın yarattığı bu adam... Fazla tanıdıktı. Konuşma tarzı, hareketleri, hatta suskunlukları bile Şükrü’yü anımsatıyordu. Ela, farkında olmadan onun gölgesini bir roman karakterine hapsetmişti. Ama o karakter, Şükrü’nün yapmadığı her şeyi yapıyordu. Sandalyeyi çekiyor, karşısındakini dikkatle dinliyor, kahveyi fincana tam kıvamında döküyor, cümlelerini yarım bırakmıyor, göz göze geldiğinde kaçmıyordu. Şükrü'nün bir türlü beceremediği nezaketi, Ömer romanın her sahnesinde rahatlıkla sergiliyordu.
İçten içe biliyordu, Şükrü’den daha heyecanlı, daha tutkulu Ömer’e, Ayşe'nin duyduğu hayranlık, Ela'nın bastırdığı arzuları, belki de dile dökemedikleriydi. Bugün, parmaklarının arasındaki kitabı sıkarken, “Sadece kurgu,” demek anlamını çoktan yitirmişti.
Ela, gözlerini Şükrü’ye dikerek başını hafifçe eğdi.
"Yani ben yazmayı bırakayım tekrar tam zamanlı karın mı olayım?"
"Yaz, yaz ama bu kadar yazma!" dedi Şükrü dişlerini sıkarak. Ela şaşkındı.
"Ben de böyle olacağını beklemiyordum. Yazarken zaman nasıl geçiyor, anlamıyorum. İşim bittiğinde kolumu kaldıracak gücüm kalmıyor ve o yorgunlukla uykuya dalmayı çok seviyorum."
Şükrü ellerini saçlarına geçirdi.
“Kendime oto sansür yapmak zorunda kalıyorum. Şöyle dersem Ela yazar, böyle otursam Ela yazar! Ben mahvoldum! Konuşmaya korkuyorum.” Oturduğu yerden doğruldu.
"Sen yazarcılık oynarken ev bile değişti. Vanilya, tarçın kokan yuvamızı terli bir parfüm sardı.Ben artık seni özlüyorum, eskisini!"
Ela başını kaldırdı.
"Yenisiyle gurur duymuyor musun?"
"Hayır! Harley Quinn gibi pembe dizi yazan bir kadının kocası olmak istemiyorum. O fantezileri nereden buluyorsun? Bu işi bitir!"
Ela, kanlanan gözlerini tavana dikti, sesi alçaldı.
"Ya kitapların ya ben, deme lütfen."
"Aynen öyle diyorum!" derken Şükrü’nün elleri dizlerinde şakladı.
Ela, Ömer ellerini asla dizlerine vurarak çıkan sesle üstünlük sağlamaya çalışmaz diye düşündü. Gözüne masanın altında imzalanmayı bekleyen kitaplar takıldı.
Şükrü'nün avuçlarında duran yazgısına nokta koymak için, sehpanın üzerinde ki dolmakaleme uzandı.
"Tamam. Şimdi bu kitapları imzalayıp kargoya yetiştirmem gerekiyor. Sana ne zaman taşınacağımı söylerim," dedi.
Hülya HİÇYILMAZ
Comments