top of page
Yazarın fotoğrafıHülya HİÇYILMAZ

Geçmiş olsun



Alışkanlıkla ceketinin düğmesini iliklemek üzere elini ceketinin önüne attı. Eksikliği gittikçe büyüyen boşlukla bir kez daha karşılaştı. Ah! Gülsüm’üm eskisi gibi olsaydı beni düğmesiz gezdirir miydi hiç, diye iç çekti. Heyecanla kapıyı itti.

Minik çan sesiyle otomatikleşen tonda:

-Hoş geldiniz.

-Hoş bulduk.

Burnuna zengin mekânlara has o kokuyla birlikte, dışarının sıcağına inat buz gibi hava çarptı.

-Nasıl yardımcı olabilirim?

-Acil pırlantalı alyans almam lazım.

-Bu yaşta o kadar acil değildir sanki ama tabii bakalım, kime olacak?

-Karım Gülsüm’e.

-Yenge hanım kaç yaşında? Ona göre model çıkarayım.

-Sen çıkar ben bilirim, o neyi sever.

Tezgâhtarın bakışları müşterisinde, müşterininki ise sıra sıra dizili yüzüklerde gezindi.

-Gülsüm gibi neşeli, sıcak ve sevecen şu papatya gibi olan kaç lira?

-Beyefendi o, bu tablanın en pahalı yüzüğü, maşallah ne seçkin zevkiniz varmış.

-Benim değil Gülsüm’ün zevki güzeldir. Hiç bilmem aldığım şeyi beğenmediğini, ben hep onun zevkine uygun alırım. Kaç lirasına bakmıyoruz bugün, kaç liraysa kaç lira. Pazarlık sünnet gene de onu da bil hani.

Tezgâhtar başını salladı.

-Adınız neydi?

-Fevzi, Fevzi Bora.

-Fevzi hocam sizsiniz di mi?

Omuzlarını kaplayacak kadar koca kel başı, gözlerinin üzerinde püskürmüş kaşları daha kapıdan girince tanımıştı.

Fevzi bir an duraksadı:

-Sen kimsin?

-Kemal Çakı hocam Aydınlıkevler Lisesinden.

İncelikle uyumlanmış, jilet gibi ütülü takımının içinde öğrencileri kapıda çakı gibi karşıladığı sabahlar canlandı gözünde. Kel başı güneş gibi parlar, çocuklar bununla aralarında eğlenirlerdi.

-Tamam Kemal, şimdi pazarlığa hepten gerek kalmadı değil mi?

Saatine baktı, bir an önce şu işi yapıp hastaneye dönmem lazım, yine nerden geldiğini bilmediği o telaş sardı her yerini.

Heyecanla elini cebine attı para tomarının orada durup durmadığını kontrol etti. Kalbi boğazına yürüdü.

-Hocam renginiz soldu, şöyle oturun bir şey ikram edeyim.

-Su iyi olur, dedi. Sarı varaklı kristal aynanın altındaki koltuğa ilişti.

-Kaç yıldır bizim alyansımız yok.

Yılını hatırlayamadı ama yerin dibine girdiği o sabahı hiç unutmamıştı. Kendisi utandığı için arabadan inmemiş, Gülsüm ikisinin de alyansını satıp parayı eline saymıştı.

Ensesinden ateş topu beline doğru yuvarlandı. Şişenin yanında gelen bardağı görmezden gelerek bir yudum içti. Suyun serinliği ateşe etki etmedi.

-İyi misiniz şimdi hocam?

Çenesinde ki titremeyle:

-  İyiyim, iyiyim.

 O sabahı hatırlamamak için ne zaman alyans konusu açılsa, azarladı Gülsüm’ü önemsizleştirdi konuyu. Gurur, utanç ve çaresizlik üçgeninden çıkmamıştı yılarca.

-Kemal, öyle çok paket yapma kutusuyla torbaya koysan yeter.

Titreyen elini havada salladı. 

Emekli olunca sana pırlanta alacağım, diyerek konuyu kapayıvermişti sonunda. Yaklaşık on beş yıldır da emekliydi. Sonunda alacağı hiçbir alyansın Gülsüm’ün gözlerinde gördüğü hayal kırıklığını tamir edemeyeceğine inandı.

-Öyle yaparım hocam,  parmağına olmazsa ne yapalım diye düşünüyorum.

-Hangisine uyarsa o parmağına takacağım. Anesteziden uyanınca görecek, sevinecek emektarım.

Değme yüzüğe taş çıkaran badem tırnakları, zarif parmakları bu günlerde incelmiş kemikleşmişti.

-Geçmiş olsun hocam eşiniz şu an ameliyatta mı?

-Evet, iki saat dolmak üzere, on beş dakika sonra bitecek inşallah.

Ameliyat tarihi belirlendiğinden beri, ona olan sevgisini, minnettarlığını göstermiş, kırgınlıkları telafi etmiş olarak hastaneye yatırmayı çok istemişti. Gülsüm’ün üzgün, çökmüş hali ona yaklaşmasına izin vermedi.

-O zaman şöyle yapalım hocam, ben size eşlik edeyim. Allah korusun size de bir şey olmasın.

“-Hadi gidelim o zaman.

Gülsüm'ün günden güne solan yüzünün uyanınca güleceği hayaliyle içi ferah yola düştü.

Ameliyathane katında asansöründen inerken “ Gülsüm Bora’nın yakını” sesini duydular. Kemal, hocasından önce “Burada!“ diye yanıtladı. Seğirterek kapıya vardılar.

Fevzi içine kaçmış sesiyle korkarak “Buyurun” dedi.

-Ameliyat başarılı geçti, planlandığı gibi mastektomi yapıldı. Şimdi yoğun bakımda bir saat sonra odaya alırız.

-Çok teşekkür ederim kızım. Bir şey rica edebilir miyim?

-Buyurun.

-Ben Gülsüm’üme yüzük aldım, uyanınca parmağında görsün istiyorum, versem takabilir misiniz?

Doktorla göz göze geldiler.

-Eşiniz şişliği olabileceği için bundan sonra yüzük takamayacak. Sol eline, koluna özellikle yara kesik gibi şeylere dikkat etmesi gerekecek. Geçmiş olsun.

 

 

 

 

 

 

18 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page