top of page

Cep Mendili

Tak tak tak! Topuklu terlik sesi. Ağır adımlarla çekmeceye doğru yaklaşıyor. İki haftada bir çekmecedeki tüm mendilleri çıkarır benim hanımım. Yıkar ütüler yerine yerleştirir. Hahh! Bugün bizden birini seçip kullanma günü.

Haftada bir de havalandırır hepimizi. Güneş varsa değmeyin keyfimize. Bahara uyanan çiçekler gibi oluruz. Yoksa çekmeceye sıkışıp kalıveririz Allah korusun! Hele ben, hiç dayanamam havasızlığa. Şöyle derin bir nefes alıp dolduracaksın ciğerlerini. Sonra da salıvereceksin. Ceketin cebine girdin mi akıvereceksin. Sol üst cepten salkım saçak döküleceksin. Kenarlarındaki sarkan oyaları diğer mendiller kıskanacak.

Bir hafta geçmemişti ki hepimizi çıkarıp yıkadı. Ütüledi. Şifon mendilden tutun da keten, pamuklu, ipek mendile kadar. Renk renk. Camgöbeği, vişne çürüğü, bal rengi, kül rengi, mürdüm... Hatta çingene pembesi bile var. Ressam olan şair geldi aklıma. Hanımım çok sever. ‘’Bir Çift Renk ‘’şiirini döndüre döndüre okur durur. Şiirdeki yeşilin, çingene pembesine aşık olduğunu düşünür. Konu pembe olunca ilgimi çekti tabii. Ben de öyle tanıdım bu şairi. Bedri Rahmi Eyüpoğlu ismi. Büyük şairmiş, hem ressam hem de yazar. Hanımım gibi oyalara sevdalıymış o da. Renklerin İsimlerini ondan öğrenmiş Hanımım. Şiirlerinde yazarmış hep. Renklerin dilini çözmüş diyor. Bende hanımımdan öğrendim. Ne çok şey biliyor, çok akıllı benim hanımım. Aaaa! Küf yeşilini unuttum. Oooo! Saymakla bitiremem ki. Bir de kuzguni siyah var. O çekmecenin en arakasında. Pek çekingen, ağırbaşlı. Çıkmaz hiç. Her bir oyanın da ayrı ayrı hikâyesi var. İşleyen kadınlar duygularını aktarmışlar. İsimlerini de ona göre koymuşlar tabii. Hürrem tacı, bahar çiçeği, bülbül tükürüğü, dut oyası, kabak çiçeği. Benimse laleye benzer bir halim var. Hanımım Türkan Şoray kirpiği diyor ama ben benzetmiyorum hiç. Laleye benziyorum. Saçaklarım kirpik olmayacak kadar uzun. Yapraklarım yeşil, çiçeğim kırmızı. Uçlarımda da krem tomurcuklarım var. Ah ne güzelim bir bilseniz! Bazen havalara girip kendimi gerçek bir çiçek zannettiğim bile oluyor. Vallahi!

Hepimiz farklıyız birbirimizden. Öyle kocaman mendiller değiliz elbette. Cep içine sığacak ölçüde. Bazılarımız biraz daha büyük. Beş ya da on santim fazlalığımız var, yok birbirimizden. Hafif cepten dışarıya sarkacak cinsten. Gösterişli. Öyle diyor hanımım.’’ Gösterişli olsun. Gören dönüp bir daha baksın.’’ Başka kimsede aynısından olsun istemez. Oyalı mendillerin örneğini de kimseciklere vermez. Ben de bir taneyim işte! İğne oyası diyorlar buralarda. Çok kıymetli. Öyle düzgün oyalamış ki beni. Kimsede görülmemiş böylesi. Çok maharetli. İğne ne yakışır zarif ellerine. Bir tutuşu var görmelisiniz! İpek kumaş seçmiş benim için. Kesilip biçilip gelmişim ellerine. Rengim mi? Kan kırmızısı.

Her birimizi okşayarak dizdi yan yana. Çingene pembesiyle yeşili yan yana koydu tabii. Koyun koyuna. Özenle yerleştirdi beni de yanlarına. Hem de en ön sıraya. İki elmanın yarısı gibiyiz yeşille. Zıt rengiz üstelik. Kolay kolay ayrılmayız? Pembe mi? İçimde gizli.Biraz beyaz katarsanız bana, çıkıverir ortaya. Ne pembeden vazgeçerim, ne de yeşilden. Ah ne zevkli kadın şu hanımım! Uyumlu renkleri nasılda bilip bir araya getirir.

Beni okşadığında çok hoşuma gider. Tüm gözeneklerimi salarım, ipliklerimi tek tek açıverir, gevşerim. Birazda şımarırım. Kenarlarımdaki oyalar ise neşeden uçacaklar sanırım. Ahhh! Ayak sesleri. Yaklaşıyor. Tak tak tak tak! Tavşan oyası dikti kulaklarını. Kelebek oyası sert bir bakış atıp hafifçe dokundu yıldız oyasının sivri ucuna. Yıldız Oyası pek kibirli, sormayın! Silkinip dönüverdi. Küpeliyle göz göze geldik. Papatya büzüştü, şeytan bacağı esneyerek yayıldı olduğu yere. Offf! Acaba hangimizi seçecek? Özel günlerde hep beni seçer. Ah hanımım! Çekmeceyi çekti. Lalelerimi şöyle bir titretiyorum. Elini uzattı. Çok heyecanlıyım. Kalbim küt küt atıyor. Tam bana doğru yaklaştı, yanımda kaskatı yatan mor menekşeli mendili çekti.

Seval Banu SARAÇ

17 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Tahire

Yazamıyorum

bottom of page