top of page

Mezuna Kalmak


ree

Yine odasına kapandı. Çarpılan kapı yüzüne gelmiş gibi irkildi Neriman. Elindeki ütüyü bıraktı. Sakinleşmek için burnundan derin bir nefes aldı. Sıkılı dişlerinin arasından nefesini sesli olarak bıraktı. Saçları havalandı. "Hiçbir şey konuşamıyoruz, ne bir öneri ne bir fikir, hiçbir şey dinlemiyor, kestirip atıyor. Olmadı odasına kapanıyor."

Ütü masasına gömleği yerleştirdi. Ütüyü tekrar eline aldı. "Sanki sınava girip iyi puan alamayan biziz. Öyle suçluluk duyuyoruz. Mezuna kalacakmış. Bir yıl daha aynı çileyi, stresi nasıl çekeceğim? Kaprislerine nasıl katlanacağız? Bir yıl daha nasıl tahammül göstereceğim? Sinir sistemim buna dayanmaz." 

Gömleğin hep aynı yerine ütülediğini fark etti. "Gömlek yanacak neredeyse. Adamın en sevdiği gömleği. Evde parmaklarımızın ucunda dolaşıyoruz. Sessiz sessiz konuşuyoruz. Neredeyse evde karı koca kartonlara yazıp konuşacağız. Buna can dayanmaz. Yemek yaparken ses gitmesin diye mutfağın kapısını kapatıyorum. Çamaşır makinasını, bulaşık makinasını o kursta iken çalıştırıyorum. Evi süpürmenin bile bir saati var. Paranoyak olduk artık. Telefon konuşmalarımı o yokken yapıyorum."

Ütü masasına son pantolonu koydu. Çift çizgi olmaması için özenle düzeltti. "Ne bir dost kaldı hayatımda ne bir arkadaş. Eve kimseyi çağıramıyoruz. Sustalı maymuna döndürdü hepinizi. Otur otur, kalk kalk. George Orwell'ın büyük biraderinden korkar gibi korkuyoruz vallahi. İki yıldır bırakıp bir yere gidemiyoruz. Beyim özel derse bırakılacak, beklenip alınacak. Sonra matematikten çıkıp Türkçeciye gidecek. Sen onun özel şoförü, psikoloğu, doktoru, hemşiresi, özel aşçısı, hizmetçisi... Bir yıl daha aynı işkenceye nasıl katlanır insan? Yok, yok; hiç tahammülüm kalmadı.  

Bütün yıl şehir dışında bir üniversite kazanır, gider hayaliyle yaşadım. O gidince müziği şöyle, bangır bangır açıp deli gibi dans edecektim. Tüm arkadaşlarımı toplayıp ev partileri verecektim. Onu otobüse bindirip el sallarken eteklerim zil çalacak, içimde rengarenk havai fişekler patlayacaktı. Bir yıl daha nasıl dayanırım? Televizyon izlemek yok. Eve misafir çağırmak yok. Ondan izin almadan bir sosyalleşmek yok. Esir kampında gibiyiz."

Ütü masasını sessizce yerine kaldırdı. Ütünün suyunu boşalttı. "Beyimizin istediği puan gelmemiş, mezuna kalacakmış. Bir bakalım tutan bir yer var mı? Mutlaka vardır. Olmadı özel üniversitelere bakalım. Yüzde elli burslu filan bir yer vardı. Kaç paraysa kırar, sarar veririz. Bir yer bulalım, diyorum. Yok beyimize yakışmazmış. Adı belli üniversite olacakmış. Kampüsü olacakmış. Ya biz ne olacağız?

Canımdan bezdim vallahi. Evin bütün duvarlarında hastanelerdeki sus işareti yapan hemşirenin fotoğrafı var gibi ev sessiz. Aniden zil veya telefon çalsa oğlan rahatsız olacak diye aklımız çıkıyor. Yanlışlıkla bir bardak elimizden düşüp kırılsa. Işık yanınca kaçışan kalorifer böcekleri gibi nereye kaçacağımızı şaşırıyoruz. Bir senedir odası temizlenmedi. Kitaplarının testlerinin yeri değişir diye kimseyi sokmuyor odaya. Nevresimi bile yazılı izinle onun gözetiminde değiştiriyorum. Onu gönderince, dip köşe temizlik yapıp, badana yapmayı düşünüyordum. Ütülenenleri dolaplara yerleştirdi. Oğluna ait olanları bıraktı. Beyim odasından çıkınca, izin verirse dolabına yerleştiririm. Dursun şimdi şurada."

Neriman mutfağa geçti kendisine bir yorgunluk kahvesi yaptı. Başı çatlayacak gibi ağrıyordu. Kimle konuşsak, ne yapsak, hangi öğretmenine söyletsek de vazgeçse şu mezuna kalma sevdasından. Bir sene daha nasıl çekeriz? Ders, kurs, deneme sınavı, sinir, stres... Çok mutsuzum, çok. Tüm hayallerim yıkıldı. Hiç tahammülüm kalmadı. Odasının kapısı açıldı. Geliyor galiba. Şöyle, yüzümü gözümüzü düzelteyim, ağlayıp üzülerek bana psikolojik baskı yapıyorsun, der şimdi. Ya bütün yıl benim uğradığım psikolojik şiddet ne olacak?"  

"Anne akşama ne yemek var? " 

"Mert'cim en sevdiğin yemeği yaptım, yavrum. Köfte, domatesli makarna, salata da yaparım. İstersen soğuk meyve suyu da var." 

"İyi... Anne, Can ile görüştüm. Bu yıl matematik öğretmenini değiştirelim diyoruz. Serkan Hoca süpermiş telefonunu aldım. Babam konuşur mu?" 

"Hıı! Bu yıl diyorsun, matematik öğretmeni diyorsun? Serkan Hoca iyi diyorsun. Konuşur yavrum, konuşur. Akşam baban gelsin, halleder, sen hiç üzülme oğlum."  

 

Cemile CAN 

Yorumlar


bottom of page