Zıpzıp öldü. Apartmanın bahçesinde bulmuştum. Annem sokaktan eve böcek getirme diye kızıyor hep. Ama Zıpzıp böcek değil ki, çekirge. Böcek siyah olur, gri olur, ıyy bir de kahverengi olur. Zıpzıp yeşil; öyle güzel ki, pırıl pırıl parlıyor. Kahverengiyi hiç sevmiyorum. Bir keresinde annem misafirin yanında isteyince hayır diyememişti de kahvesinin tadına baktırmıştı. Çok kötüydü tadı, acı.
Dedem öldüğü zaman kapının aralığından bakmıştım. Yatağında yatıyordu. Kafasını beyaz bezle sarmışlardı ama yüzü biraz görünüyordu. Burnu kahverengi olmuştu. Zıpzıpcığım hâlâ yeşil. Ölmedi mi acaba? Ama iki saattir bakıyorum, hiç hareket etmiyor. Burnumu dayayıp kokladım. Kokmuyor da. Annem bana mis kokulu kızım der. Mis ne ki? Yemek de mis gibi kokuyor, temiz ev de mis gibi kokuyor, ben de mis gibi kokuyorum. Ama yemek kokusuyla temiz evin kokusu aynı değil ki. Nasıl ikisi de mise benziyor? Annem mis gibi kokmuyor bence, anne gibi kokuyor.
Zıpzıp hiç kokmuyor. Ölünce kokumuz gidiyor mu? Dedem sigara kokardı. Ölünce koklamadım tabii. “Çocuk korkar.” dediler, kapıyı kapattılar. Dedemi toprağa gömmüşler. Ben görmedim. Çocuklar mezarlığa gitmezmiş. Annem “Cennete gitti.” dedi. Hem ölünce cennete gidiyoruz diyor hem de toprağa karışıyoruz diyor. Anlamıyorum ki ben! Topraktan cennete nasıl gidiliyor?
Zıpzıp’ı gömmiycem ben. Annem “Niye gömmedin?” diyemez, çünkü Zıpzıp’ı eve getirdiğimi bile bilmiyor. İki haftadır ondan gizli dolapta tutuyordum. Küçük plastik kutuma koydum. İçine biraz çimen kopardım, iki tane sarı çiçek koydum. Dolaba sakladım. Kutunun delikleri var, havasız kalmadı. Çünkü hava olmadan hiçbir canlı yaşayamaz. Dedem demişti bunu.
Annem telefonla konuşuyorken kibriti alayım. Arka bahçede duvarın köşesinde kimse görmez, orada Zıpzıp’ı yakıcam. Pikniğe gidince babam bana kâğıt verir yakayım diye. Kâğıt yanınca kül oluyor, küller uçuyor. Zıpzıp uçamıyor, çünkü çekirgeler uçamaz. Ama kül olursa cennete uçar belki.
Terken HACALOĞLU
Comentarios