“Şimdi, Aysel Hanım,” dedi gözlerini gözlüklerinin üzerinden devirdi.
“Doğru mu anladım, kartınızdan sizin bilginiz olmadan para çekildi. Siz kimseden şüphelenemediniz. Bankacılar da size akıl verdi.” Baskıcı sesiyle konuşurken Ali bir eliyle kelini okşadı.
Aysel, sessizce başını sallayarak onayladı.
“ATM'de de görüntü yok, kamera da göstermelikmiş.”
Aysel tekrar başını salladı.
“Boş atıp dolu tutacak, dedikodu ile kartını çalanı yakalayacaksın yani,” gözlüğünü çıkardı masanın üzerine savurdu Ali.
Aysel akşamdan beri yediği tırnağını bu kez oynayarak sökecek gibiydi.
"Öğleden sonra savcılığa gideceğim, oradan aldığım belge ile banka görüntüyü polise verecek, bana göstermiyorlar diyecekmişim,” diye ona öğretildiği gibi tekrarladı.
Ali bu kez sesine alaycılık katarak, “Suçlu akşama kadar gelecekmiş ya da paranı transfer edecekmiş ha!”.
Aysel: “Öyle söylediler ama ben bunu yapmaya utanıyorum. Suçlu şirkette değilse iftira etmiş olacağım, sonra yüzlerine nasıl bakacağım.”
Artık tırnağı acıdığı için ellerini birleştirerek bacaklarının arasına soktu.
“Sizin ekip de birbirine çok düşkün. Kameralara baksak tüm şirket sizin ofise girip çıkıyor o da olmaz,” dedi Ali bir çıkış yolu arar gibi. Hararetli konuya kurban gitmiş çay gözüne takıldı, soğuk çayı bir dikişte yuvarladı boğazına.
Aysel feri sönmüş gözünü yerden ayırmadan, “Sabah uyku ile uyanıklık arasında bir sahne gördüm. Sanki gerçek gibiydi, yemekhanede gülümseyerek 3030 diyerek, kartımı birine uzatıyordum. Ama kime uzattığımı göremedim.”
Bu kez Aysel’in önündeki çay bardağından bakışlarını ayırmadan “Kocanıza uzatıyor olmayasınız,” dedi. Ağız tadıyla sabah çayı içmeyeli kaç gün oldu. Sanki muayenehane işletiyorum, ben gelmeden sıradalar.
“Bankacılar da bunu sordu ama kocam geçen cumadan beri yurt dışında.”
“Kocanızın bir arkadaşı olamaz mı?” Besbelli eliyle vermiş kime verdiyse, belki de sevgilisi var kim bilir?
“Yani kocamın arkadaşı çantamdan kartımı aldı, saat 23: 55'te ilk, 00: 05'te ikinci çekimi yaptı ve kartımı yerine koydu öyle mi?” dedi, “Daha neler...” diyemedi.
“Akşam dışarı çıkmış olabilir misiniz?” Bu kadar saf olunmaz, çantanı açıp kartını çalacak kadar yakınında biri var, senin haberin yok. Tam bir kolay lokma, koca departmanı nasıl idare etmiş bunca yıl.
“Yok, yok hiç çıkmadım,” Ardından gelecek soruyu bankacılardan da duymuştu. "Eve de misafir kabul etmedim.”
Alaycı ses tonuyla “Vee beş gün boyunca da maaşınızı çekmemiştiniz.” Spor olsun diye çalışmak güzel olmalı.
“Zamanım olmadı,” diye usulca mırıldandı.
“Allah bilir, çantanızı da askılıkta bırakıyordunuz.”
'Herkes gibi...' diyecekken “Hiç aklıma böyle bir şey olabileceği gelmedi,” dedi. Zaten bankacılar ne kadar kolay lokma olduğunu gülerek yüzüne söylemekten hiç çekinmemişlerdi.
“Tamam, o zaman sabah toplantısında duyurunuzu yapın. Bu gün izinli sayılın, evde bekleyin bakalım oltaya biri gelecek mi?”
“Evde mi bekleyeyim?”
“Evet, evde bekleyin, ekibinize benim haberim olduğunu, polisler geldiğinde eşlik edeceğimi söyleyin, böylelikle suçlu belki sizden önce beni bulur.”
“İnşallah size gelir. Ben arada kaldım hiçbiri için 'Şu yapmıştır,' diyemiyorum. Ancak bankacılar da eşim de ofiste çantamın kurcalandığından çok eminler.”
Sabah toplantısının sonunda sıra rolünü oynamaya geldi. Sözlerinin başında çenesinin ve sesinin titremesine engel olamadı. Sonra inandırıcılığına kendisi de çok şaşırdı. Sözleri bitince ekibe göz gezdirdi hiçbirinin yüzünde şaşkınlık ifadesinden başka bir şey göremedi. Evden çalışacağını söyleyerek iş yerinden ayrıldı.
Bittiğinde bile son bulmayan gecenin sabahında Aysel, Ali’nin ofisine girerken gecenin kasveti hâlâ omuzlarındaydı.
“Günaydın Ali Bey.”
“Günaydın Aysel Hanım, hiç uyumamış gibisiniz.” Eliyle sağ taraftaki koltuğu işaret etti.
“Hiç uyumadım çünkü.” Kendine gösterilen koltuğa yığıldı.
“Ne oldu? Çıktı mı hırsız?”
“Çıktı, çıktı. Polisten, savcıdan çok işten atılmaktan korktuğu için akşam evime geldi.”
“Ne yapacaksınız şimdi?”
“Sözleşmesinin feshi için tutanak almaya geldim.”
“Kimmiş?” Ali yerinden kalktı yazıcıya doğru yürüdü.
“Gördüğüm rüya doğruymuş, Cengiz’in düğünü için para topluyormuş, dört ay önce kartımı Nergis’e vermiş, para çektirmişim."
“Şifrenizi kimseye söylemeyin diye boşuna uyarıp durmuyorlarmış yani, dört aydır şifrenizi unutmamış ha!”
Sabaha kadar aklından çıkmayan Nergis’in boncuk boncuk gözyaşları tekrar canlandı. “Haklısınız, söylememem gerekliydi. Belki kızın yuvası dağılacak şimdi. Annem babam böyle bir şey yaptığım için işten kovulduğumu duyarsa, beni boşatırlar, diye çok ağladı.”
“Sebebi neymiş peki?”
“Güya kocası at yarışı oynamış, kızının kreş ücretini yatıramamış, falan filan. Benim çocuklara dayanamadığımı bildiği için yalan söyledi bence.”
“Paranızı geri verdi mi?”
“Şöyle öderim, böyle öderim dedi ama istemedim. Ödeyecek olsaydı borç isterdi."
“İyi ki bankacıların taktiği hızlı sonuç verdi. Dün Nergis de dahil tüm ekibiniz, hakkınızda şikâyetçi oldu. Yer değiştirmek istediler. Bugün siz savunma yazıyor olabilirdiniz.”
Üç gündür aç susuz yaşamaktan solmuş yüzünü, yerden kaldırdı. “Nergis’in itirafını kaydettiğim iyi olmuş o zaman."
Hayal kırıklığını bir kenara bırakarak devam etti. “Şu hâlde yer değiştirme talep dilekçesi de verin. Kişisel güvenliğini koruyamayan, insanlara güvenmeyi tercih eden müdürle çalışmak istemeyenleri fazla zorlamayalım.”
Ali uzun uzun baktı. "Kolay lokma olmadığınızı biliyordum,” dedi.
Hülya HİÇYILMAZ
Comentarios