Annem söylemişti. Dinlemedim. Ne yapayım çok seviyorum. Ağabeyim çekirdeksiz olandan almış, kocaman, top gibi yuvarlak. Annem kızıyor, onlar doğal değil, diyor ama ben seviyorum diye ağabeyim hep onlardan alıyor. Üstelik çekirdeksiz olunca yemesi daha kolay oluyor. Daha çok yiyorum. Sulu sulu, çok lezzetli. Hep akşam yemeğinden sonra koyuyor annem sofraya. Hepimiz o zaman sofrada oluyoruz diye. Babam hariç. O, hiç bizimle akşam yemeği yemiyor. İşte oluyormuş. Çok çalışıyormuş. Annem öyle diyor. Arkadaşlarımın babaları az mı çalışıyor? Onlar hep akşam yemeğinde birlikte oluyorlar çocuklarıyla. Bu akşam annem babamın sevdiği yemekleri yaptı. Sofrayı da salona, misafir gelince kullandığımız masaya kurdu. Babam da bu akşam erken gelecekmiş, annemle konuşurlarken duydum. Akşamları babamı göremiyorum ama erken kalktığım bazı sabahlar karşılaşıyoruz babamla. Annemi ilk defa öyle güzel gördüm. Kırmızı, dizlerinde dar yanda yırtmacı olan, yırtmaç üzerinde düğmesi olan bir elbise giydi. Hep topuz yaptığı saçlarını açık bıraktı. Rengini görünce çok şaşırdım, annemin saçları da kırmızı. Ne güzel saçları varmış annemin. Çiçekler gibi oldu bugün. Ağabeyim de okuldan gelince hemen ödevini yaptı. Annem ona da dedi üstünü değiştir. Tıpkı bayram gibi oldu ev bugün. Bana da güzel elbiseler giydirdi. Saçlarımı daha önce örmediği gibi ördü. Hazır olunca ben salona gittim. Salonumuzun penceresi apartmanımızın kapısına bakıyor. Babamı pencerede bekleyeceğim. Bazen annemle babamın birbirlerine bağırdıklarını duyarım. Babam anneme "senin suçun" der. Annem ne yaptı ki, tabak mı kırdı acaba? Ağabeyimle biz bir şeyler kırınca deriz böyle birbirimize. Annem bazen susar, bazen "Daha ne yapayım sana? Yıllarımı verdim"der. Bazen de babamın yanından çıkar benim odama gelir. Benim uyuduğumu sanır ama ben onun ağzına yastığı kapatarak ağladığını görürüm. Sonra annemin hıçkırık sesleri ile uyuya kalırım. O gecelerin sabahlarında da annem hiç gülmez. Ama uzun zamandır birbirlerine hiç bağırmıyorlar. Demek ki artık annem bir şey kırmıyor. Babam da annemden bir şey istemiyor. Ama bugün annem gün boyu şarkılar söyledi. Daha önce annemin ninni dışında bir şey söylediğini duymamıştım. Hava kararmak üzere. Annem sürekli saate bakıyor, bir yandan da sofranın eksiklerini tamamlıyor. Mutfaktan salona geçince masanın karşısındaki aynada saçlarını düzeltiyor. Ben sokakta evine dönen babaları izliyorum. Birazdan benim de babam gelecek. Biz de diğer aileler gibi hep beraber sofraya oturacağız. Annem telefonla konuşuyor. Kim aradı acaba? Annemin konuşurken dudakları titremeye başladı, gözlerini de hızlı hızlı açıp kapıyor. Onu bize tercih ettin, dedi. Tercih etmek ne demek ki? Telefonu kapattı annem. Elinde telefonla bekliyor. Zil bozuldu da, babama kapıyı mı açacak acaba? Babam gelemeyecekmiş yine. İşi çıkmış. Off! Hep iş, hep iş. Neden sadece benim babam bu kadar çok çalışıyor? Biz yemeğimizi yiyecekmişiz. Annem, ağabeyim ve ben yedik yemeğimizi, yine babamsız. Yemekten sonra annem önce sofrayı, sonra mutfağı topladı. Benim uykum geldi. Babamın gelmesini yine bekleyemedim. Bu gece de babamı göremedim. Annem beni yatırdı, ağabeyim ise arkadaşlarıyla çıktı.
Karpuzu yine çok yemişim. Çişim geldi, uyandım. Salonun ışığı açıktı. Babam geldi diye heyecanlandım, koşarak salona baktım. Babam yoktu; annemse dağılmış saçları, üzerinde kırmızı elbisesi, hala camın önünde, babam gelir diye bekliyordu. Belki de babam evden ve bizden gideli çok olmuştu.
Çok güzel olmuş hocam harika bir yazı, ellerinize sağlık. Aslında günümüz durumunu biraz anlatıyor, güzel bir hikaye.🌷
Çok güzel olmuş hocam harika bir yazı, ellerinize sağlık. Aslında günümüz durumunu biraz anlatıyor, güzel bir hikaye.🌺
Çok güzel yazmışsınız hocam, ellerinize sağlık. Güzel düşünülmüş.
Çok güzel serap hocam