Annem beni doğurduğunda başına gelecekten habersiz sadece sancıları ile cebelleşiyormuş. Ebe beni görünce elinden fırlatır gibi nenemin eline bırakmış. Nenem bir bana bir talihsiz evladına bakmış, her şey Allah’tan diyebilmiş sadece. Bir gariplik olduğunu sezen annem kan eşimi de doğurunca biraz kendine gelmiş, "Bebeğimi gösterin!" diye tutturmuş. Nenem, ebem "Az dinlen, sonra," deseler de bakmışlar ikna olmayacak beni kanlı bezlerin arasından alıp pazen bir battaniye ile kıyas süsleyip temizleyip annemin kucağına vermişler. Annem beni kucaklamış öpmüş koklamış "Ne güzel evlat, ne güzel kız," demiş, adımı Cemile koymuş oracıkta.
Nenem, ebem şaşkın şaşkın bir anneme bir birbirlerine bir bana bakmışlar, onların gördüğünü annemin görmediğini anlamış susmuşlar. Hâlâ susuyorlar.
Ben Cemile 26 yaşındayım. Hala bekarım ve hep öyle kalacağım. Burnundaki bu koca topa benzer et beni ile beni kimse almayacağına göre evlilik gibi bir hayalimin olması da imkansız. Bunu nenem daha 13 yaşındayken belletti bana. Annem “Cemilem kınalı kuzum ay parçam dünyalar güzelim,” diye severken kendimi güzel zannederdim. Nenem ise “Kızım sakın kimseye kanma, hiç kimsenin bu hâlinle seninle evleneceği yok anca faydalanır atarlar bir kenara,” diye korku saldı içime. Aynaların bile söylemediğini bir bir döktü yüzüme.
Okullu yıllarımın nasıl geçtiğini tahmin edersiniz. Başlarda üzüldüğüm olurdu ancak zamanla bir oyuna çevirdim ben burnumdaki o adı her neyseyi. Fazla akıllı, fazla güzel, fazla mükemmel olmaya gerek yoktu bulunduğum yerde; hep en ilgi çekiciydim. Çekici olmak için güzel olmaya gerek yok. Tamam sizin çekicilik dediğiniz şey biraz farklı olabilir. Ama küçük kelime oyunlarıyla işi lehime çevirmekte bir beis görmüyorum.
Lafı nereye getireceğim, bunu bekliyorsunuz sanırım. Ben neden böyleyim ve annem neden beni olduğum gibi görmüyor merak ediyorsunuz,
Neden böyleyim, gerçeği asla bilemeyeceğim. Nenemin demesi annemin elinde bir kırmızı top varmış kimin verdiğini bilmedikleri. Annem evlenmiş elinde o top, hamile kalmış o top, doğurmuş işte o top gelmiş benim burnuma konmuş. Zaten benim doğumumdan sonra o topu gören olmamış.
Annem neden burnumu görmez bilemem. Belki görür de görmezden gelir. Belki de "Kuzguna yavrusu şahin görünürmüş," misali kusurumu görmez. Ama bence o beni burnumdaki o koca şeyle sevip beğeniyor. Çocukken bana öğrettiği bir tekerleme vardı:
Hop hop altın top
Bundan başka oyun yok
Top top nerede
Kaybolmadı burada.
Çocukken anlamazdım ama artık anlıyorum annemin kaybettiği topu benim burnumda. Kafanız karıştı iyi bari şunu da söyleyeyim biraz daha karışsın. Geçenlerde annemi telefonda konuşurken duydum “Top yok, Cemilem var. Cemilemiz var. Arama bi daha!” kiminle konuştu bilmiyorum babam gelince kapattı telefonu hemen.
Lafı çok uzattım ben gidiyorum. Caddenin köşesindeki fotoğrafçı kampanya yapmış 12 vesikalık dört vesikalık fiyatına. Özel günler için de farklı farklı kostümler getirmiş. Beni de reklam için kullanacak. Özel kıyafetler giydirecek. Kadifeden. İlk sen giyeceksin dedi. Konsept fotoğrafları için de kampanyası varmış. Senin fotoğrafını dükkanın camına asacağım dedi. Reklamın iyisi kötüsü olmazmış. Yok kızmadım öyle demesine, alışığım ben. İyi de para veriyor. O da haklı, burnunda koca topu olan kaç kişi vardır hayatta. İlgi çekeceği muhakkak bu fotoğrafın.
Annem "Oraya gitme," diye ısrar ediyor, fotoğrafçı "Gel," diye. İyi adam, bana çocukluğumdan beri top alır. Kalkıp gideyim bari. Bekletmeye gelmez böyle şeyler.
Hava KANTAR YILDIRIM
Comments