top of page

Dayak




Artık sıtkım sıyrıldı bu mahalleden. Herkes birbirinin dibinde. Kimsenin gizlisi, mahremi olamayacak mı arkadaş? Ne zaman eve gelsem ev ağzına kadar dolu. Komşular, halamlar, yengelerim, kuzenlerim offf! Nefes alacak yer yok. En kötüsü de her görenin “Derslerin nasıl?” diye sorması. Kimse “Nasılsın, iyi misin?” diye sormuyor. Bir de falancaların filanca teşekkür almış, yok takdir almış diye örnek vermeleri yok mu, ayar oluyorum böylelerine. Okulda ne yaşasam akşam evde kâbusum oluyor. Mahalledeki öğretmenler de her akşam namazında babama z raporu veriyor. Babam hep onlara inanıyor. Bana "Neden böyle davrandın, bir sebebi var mı?" diye sormuyor. Eve gelir gelmez kayışı çıkartıyor. Bu Metin de ispiyoncu köpeğin teki, peşimi bırakmıyor. Ne yapsam hemen akşam babama yetiştiriyor. Sonra gelsin kayış. Hadi onu biliyoruz diyelim, bir de şu var: Sanki ben seçimle bütün komşuların öteberisini bakkaldan, kasaptan, pazardan almak için görevlendirilmişim gibi herkes kendi yumuşuna beni koşturuyor. Kimse de çıkarıp beş lira harçlık vermiyor. Sinemaya falan gidersin demiyor.

Babamın bir bildiği söz var, “Eti senin kemiği benim!”. Sanki kasaba koyun satıyor. Öğretmenler de kasap misali, sevdikleri postu yere çalıyor. Ulan evde dayak, sokakta dayak, Kuran kursunda ve okulda dayak. Yemin ediyorum benim yediğim dayağı eşek yese evliya olur da uçardı. Ne bir dur diyen var ne de bir derdin mi var diye soran. Ben bu dünyaya dayak yemek için mi geldim arkadaş?

Bu servi ağacı benim en iyi dostum, benden hiçbir şey istemiyor. Her bunaldığımda ona sığınıyorum. Yapraklarının sıklığı, dallarının kavrayışı, kudreti bana güven veriyor. Kimseye söylemeyin ama bu servi aslında bulutların üstüne kadar uzanan bir merdiven. En üste çıkabilirsem bütün evreni görebilirim mesela. Buradan herkese tepeden bakabiliyorum, öğretmenlerime hatta babama bile.

Babam bugün Antep’e gitti. Bu ne demek oluyor? Bugün top oynama günü. Topu Metin getirecek. Ben kara lastikleri, Metin de cızlavıtları çektik mi ayağımıza gayrı o arsa bize dar gelir. Akşam hava kararana kadar yardırırız artık. Bu lastikler de fena koşuyor ha. Ben arsaya doğru ceylan gibi sekerken bir de ne göreyim. Karşıdan Metin koşarak gelmiyor mu? Bir taraftan koşuyor diğer taraftan da Suzii diye adımı çağırıyordu. Onun öyle deli gibi koştuğunu görünce durdum. Metin soluk soluğa, “Arsa...” dedi. Birkaç nefes aldı, yutkundu, "Dozer..." dedi. Birkaç nefes daha aldı, elini karnına koyup eğildi. Noluyor lan yavşak Metin, adam gibi söylesene ne oldu?

Nefesini toplayan Metin, “Arsada bazı adamlar var, artık burada top oynamayın diye bana kızdılar. Oraya Suriyeli göçmenler için ev yapacaklarmış. Top oynadığımız arsayı, Yörükoğlu’nun bostanlarını hep istimlak etmişler.” dedi. Metin gözleri dolu dolu baktı, sonra yüzünü başka tarafa çevirirken “Serviyi de keseceklermiş.” dedi.

Sanki direği yıkılan bir çadır gibi gök kubbe üzerime çöktü. Doğrusu kıyametin bu kadar erken kopacağını düşünmemiştim.


Abdullah TEMİZKAN

13 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Samet

Kayıp

Comments


bottom of page