top of page

Gizli Müşteri

Sinemanın önündeki durakta indi, sanki daha önce burada oturmamış gibi, hiçbir yer tanıdık değildi. Dolmuştaki havasızlıktan sonra burnuna ıslak toprak kokusu çarptı.

Esentepeye adını veren rüzgar bugün sertti. Çantasını göğsünün önünde sıkı sıkı kavradı, kabanının içinde boynunu içine çekerek olabildiğince küçüldü. Bugün özellikle makyaj yapmamıştı.

Yenice dinmiş yağmurun bıraktığı birikintinin içine “cup” diye dalan ayağını fark ettiğinde çok geçti. Ne zamandır cebinde olduğunu bilmediği ahı gitmiş vahı kalmış peçeteyle, çamurlu suyu ayakkabısından sıyırmaya çalıştı.

Utanmış gözlerle gören var mı diye ortalığa bakarken kendiyle kavgaya başlamıştı.

Emekliyim, hayatıma renk gelsin, boş zamanım paraya dönsün istedin, yaparım yaparım dedin nasıl yapacaksın bakalım Müjgan? Güzelce biletini alıp gideydin ya, yokyere başına iş açtın. Nevzat’ın diline düş de gör.

Ne yazdın başvuru formuna? “Ahir ömrümde hobimden para kazanmak istiyorum” al kazan şimdi. Annenin “Oyulmadık kabaktan çıkarsın” dediği kadar varsın.

Dilini dudaklarında gezdirerek kuruyan dudaklarını ıslattı.

Evden çıkmadan önce sessize aldığı telefonu çantasında titredi:

“Efendim abla “

“Ne yapıyorsun.”

“Çok heyecanlıyım sesini duymak iyi geldi.”

“Gene neye heyecanlandın?”

“Şu gizli müşteri işine girdim ya o işte.”

“Daha mülakatı var diyordun”

“Girdim girdim, çok değişikti. Dikkat testi yaptılar. Odaya yerleştirilmiş objelerin olduğu resme beş saniye baktırdılar sonra yerlerini sordular.Beklediğim bir şey olmadığı için önce şaşırdım sonra tıkır tıkır yerleştirdim hepsini yerine.”

“Sana kolay gelmiştir.”

Küçük adımlarla yürümeye devam etti. Karşı apartmanın köşesinde gişeyi görebileceği kuytuya sindi, anlatmaya devam etti.

“Dahası var, reklam izlettiler sonra bir ekran açıldı, olay sıralamasını yaz dediler.

Başladım yazmaya, ekranın kapanmasına birkaç saniye kalmıştı bitirdim, nefes alamadım telaştan.”

“Sayacı görünce ben donardım.”

“Ben de kendimden, iş yaşantımdan, teknolojik aletlerle aramın iyi olmasından felan bahsedeceğim sanmıştım.”

“Sinemamı ilk işin”

“Evet ,şu bizim Esentepe’deki sinemaya geldim hani pasajın arkasında apartmanların boşluğuna bakan.”

“Sen mi istedin orayı, AVM ye gitseydin ya.”

“ Daha uzak semte gideceğime bildiğim yere geleyim dedim.”

“ Oraya Emre’nin anaokulu mezuniyetine gitmiştik di mi? ”

“Evet, aynısı gibi duruyor. Afişlerin asıldığı panonun tahtası bile değişmemiş hatta kaldırımları bile doldurmamışlar, her yer gölcük. Birine düşmezsen diğerine garanti düşer insan.Ben yavaş yavaş kuyruğa gireyim, vakit geliyor.”

Tekrar sarıldı çantasına, ön gözüne koyduğu notlarına göz gezdirmeye başladı. Hem ikiye hem beş seansına girecektim di mi? dur bakayım da yanlış olmasın. İlk seansa başka, sonraki seansa başka kılıkta gideyim mi? deyince nasıl güldürdüm kadını kendime.

“Hadi Allah zihin açıklığı versin, çıkınca ara.”

Amiiin , zihnim açılsın Allahım elime yüzüme bulaştırmayayım.

Şu beyazlı kız bana mı bakıyor, bende tanıyacak gibiyim sanki.Kimin kızıydı bu, yoksa Emre'nin sınıf arkadaşlarından mı? Ne diycem burada ne arıyorsunuz derse?

Ne filmmiş, bu ne kuyruk, İnşallah hepsi saat ikiye girmek için beklemiyordur. Dilek hanım her seansın biletini ayrı ayrı almalısın dediydi.

İki seans birden alsam gişedeki şüphelenir mi? Normal davran dedi nasıl normal davranayım kalbim ağzımdan çıkacak. Alabilirim tabii, belki oğlum saat beş seansına girecek, olmaz mı, olur ya. Tamam gişeci soracak olursa öyle derim.

Peki ikinci kere içeriye girerken teşrifatçı tanırsa ona ne diycem? Oğlum gelmedi bilet yanmasın diye tekrar geldim derim.

Hiç bana göre değilmiş bu iş. Bu ay yapayım gelecek ay bırakırım. Zaten ifşa olmuş olurum o zamana kadar, onlar da beni istemezler.

Allah! Sıra bana geldi.

Sahte gülüşünü yüzüne geçirdi.

“Avatar için bilet istiyorum, biri saat ikiye, diğeri saat beşe.”

“Kaç kişi.”

“Tek.”

Gişedeki kız camdaki koltuk şemasını göstererek “ Orta oniki, Arka yirmi boş hangisi olsun.”

Kızla göz göze gelmemeye dikkat ederek, buz kesmiş ellerinin titremesi özellikle sol kolundan omzuna yükselirken “Arka olsun kızım,”dedi.

Evet, evet arka olsun oradan rahat sayarım.

Şakaklarında zonklayan damarlarına hükmedemeyeceğine kanaat getirdi. Dudaklarındaki gerilmeyi, yanaklarındaki kızarmayı hissetmemeye çalıştı.

“Saat beştekine işten çıkınca oğlum gelecek, onunki de arkada olsun,”

“İki numaralı salon, arka yirmi numaralı koltuk. Yiyecek içecek getirmediğiniz için teşekkür ederiz. Buyrun biletiniz.”

Kuyruktan çıkar çıkmaz, nefesini saldı. Başının dönmesini, dizlerinin titremesini kontrol edemedi.

Kahverengi alüminyum çerçeveli, buzlu camlı kapıdan girmedi. Kuyruğa dönüp bakmadan perguleyi geçerek apartmanın arka tarafına dolaştı.

Çantasından eşarbını, güneş gözlüklerini çıkardı.

Bak, kesti verdi biletimi. Bu yapımcılar sinema salonu işleticilerinin günahını alıyor bence. Neymiş az bilet keserek onların haklarını gasp ediyorlarmış. Ne olacak teşrifatçının iki arkadaşı bedava izlese.

Biletlerinin fotoğraflarını çekti, Dilek hanıma gönderdi.

Ama belkide bize bilet verip onlara az söylüyorlarsa. Görücez bakalım nasıl çıkacak sayım sonucu.

Çöp tenekesini tangırtadatarak fırlayan kedi ile senkronize olduğu yerde sıçradı. Aklımı çıkardın, zaten bi damla aklım kaldı. Islak kedi oralı olmadan hızla uzaklaştı.

Hay Allah! halime bak, sakinleşmem lazım böyle içeri giremem.

Çantasından kolonyasını çıkardı ellerine bolca döktü, keskin limon kokusunu genzine kadar çekti.

Ya ben doğru sayamazsam? Bu kez vebali bana kalacak. Bana hemen sonuçları tuttumu söylerler mi? Yok söylemezler, tekrar iş verirlerse anlarım iyi yapıp yapmadığımı.

Başını apartmanların boşluğundan gökyüzüne kaldırdı. Hızla uçuşan bulutlara bakmak sankinleşmesine faydalı oldu.

Aynı seansı sayan başka biri daha var mıdır? Ben olsam koyardım.

O ne be, gardiyanın gardiyanı gibi. Ne kazanıyorlar da bir sürü sayım elemanı tutsunlar.

Telefonundan bakarak eşarbın altından çıkan saçlarını güzelce içeriye soktu. Gözlüğünü taktı, şüphelendiği kocasını takibe çıkan film karakterleri gibi göründüğünü fark etti, ilk defa gülümsedi.

İnşallah tamamen dolu olur salon. Filmin sonuna kalır tüm koltuk sayısını söyleyi veririm.

Yada boşlukları sayar, tüm koltuk sayısından düşerim. Ne olursa olsun, ben en son çıkmalıyım.

Tamam yaparım ben bu işi.

En arka koltuğu almasa mıydım ki? Yanımda öpüşen -koklaşan olursa, sapık gibi kafamı sağa sola nasıl çeviririm. Tüh yanlış yaptım.

Dilek hanım otele, benzin istasyonuna, lüks markaların mağazalarına da göndereceğiz dedi ama kalpten gidersem oralara varamayacağım.

Zamanla alışır mıyım ki rol yapmaya. Bedavasından bir hafta tatil hiç fena olmazdı hani.


O ay Müjgan on iki kere Avatar izledi, aklında sadece Avatar’ın sivri kulakları ve mavisi kaldı.

14 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yazamıyorum

Düğün

Cep Mendili

bottom of page