‘’Bak yine başladılar. Güm, güm, güm! Her gece, her gece, sonu yok mu bunun? Şenay git konuş allasen, yeter artık! İşte bütün gün müşterilerin kaprisini çekiyorum. Bitmiyor, eve gelince çocuklar kafamı ütülüyor. Uyudukları vakit tam bir "oh!" diyeceğim, ayaklarımı uzatıp televizyon seyredeceğim, bunlar başlıyorlar. Kör olasıcalar tam tepemde güm, güm! Ne yapıyorlar kaç gecedir? Ha? Kurulmuş saat gibi, sekiz buçukta bunlar başlıyor, bir saat, hiç durmadan. Kaç gündür illallah dedim. Tadilat bitti, bu başladı. Hafta sonları yetmedi, şimdi de geceleri… Yeter artık, yeter ama!’’
Şenay ezildi büzüldü, kocasının hiddetini yumuşatmak için ne diyeceğini bilemedi. Gürültü çekilir gibi değildi ama üst kattakilerin de suçu yoktu ki. Banyo tadilatını yapan usta işin yarısında bırakıp gitmişti. Ahmet, Selma ve iki oğulları neredeyse bir haftadır yarısı yıkılmış banyoyu kullanıyorlardı.
Şenay geçen sene taşındıkları bu evi çok seviyordu. Mutfağı genişti, balkonu karşıdaki parka bakıyordu. Önceki evde yelek üstüne hırka giyip oturuyorlardı. Halbuki bu ev öyle mi? Mantolaması yapılmış, kışın hamam gibi. Ev sahibi kızı otursun diye içini yaptırmış, kız nişanlısından ayrılınca kızmış, kiralamaya karar vermiş. Yoksa nerede bulurlardı böyle temiz evi? Banyodaki armatürler en kalitelisinden. Mutfaktaki aspiratör hiç ses çıkarmıyor. Çocuklar odalardaki parkeyi çizmesinler diye büyük halıları sermişti de içi rahat etmişti. Bu zamanda bu paraya böyle ev... Komşuları da iyi.
“Aman sorma başlarına neler gelmiş… Bu sabah Selma kahveye çağırdı, gittim. Konuyu açarım belki dedim. Epey oturduk. Selma böreği hep elde açıyorum, dedi ama inanmıyorum. Geçenlerde aşağıki mahalleye yeni bir pastane açıldı. Sipariş de alıyorlarmış, oraya yaptırmıştır. Çatlak kurabiyesi güzeldi bak. O da kolaymış canım, tarifini aldım, yarın yapıvereceğim size. Çocuklar da sever. Sahile giderken yanımıza alırız.”
Artık kendi kendine konuştuğunun farkında olmadan devam etti. “Yoksa bakkalın önünden geçerken çocuklar tutturacak yine dondurma diye... Hiç sevmiyorum o Yaşar’ı, hiç! Hınzır herif, bakkalda ne kadar gofret varsa tattırdı çocuklara, neymiş bu da ondan olsunmuş. Domuz gibi biliyor bir kere tadını alınca hep isteyeceklerini. Dükkânın kirasını bizden çıkaracak neredeyse. Selma da söyledi, onun oğlanlara da aynını yapıyormuş. ‘Vallahi maaşın yarısını abur cubura veriyoruz’ dedi. Ne biçim anneyse o da, evde yap bir tatlı, ver çocuklara, yesinler.”
Çoktan televizyondaki filme dalmış olan kocası, Şenay birden susunca bocaladı. Sonra biraz gecikmeyle karısının son kelimelerini kafasında tekrarlayıp, köpürdü: “Zıkkımın pekini yesin it oğlu itler! Gofretleri yiyip yiyip tepiniyorlar. Babaları olacak o sünepe de höt diyemiyor.”
Şenay dilini ısırdı. Hay eşek kafam diye geçirdi aklından. Telaşla atladı: ‘’Çocuklar değil, demiştim ya sana. Geçen akşam anlattım. Sen de dinlemiyorsun ki elinde kumanda bütün akşam televizyon. Duvara mı konuşuyorum belli değil. Banyo tadilatını yapan usta işi bırakmış gitmiş. Ahmet kendisi yapıyormuş şimdi. Seni göremediği için söyleyememiş. Selma anlattı durumu, uzadı diye özür de diledi. 3 güne bitecek, kusura bakmayın n’olur dedi. Neyse, Ahmet’in elinden geliyor demek. Çok becerikli adam. Ustalar eskisi gibi değil ki… Ha denince bulunmuyor. Buldukları ya çok para istemiş ya da hiçbir şey bilmiyorlarmış. Alınacak malzemeyi Ahmet’e soruyorlarmış. Hatırlasana önceki evde çocukların kırdığı kapı kolunu tamir ettirmek için ustaya onca para verdik, yine de mandalını ters takmıştı. Ahmet de ustaya vereceğim parayla banyoya altından musluk takarım demiş. ‘Ahmet’in eli çabuktur, büyük işi bitirdi, fayansları da yapıştırdıktan sonra artık gürültü olmayacak’ dedi Selma.”
Şenay’dan sitemi yiyen kocası, karısını dinlediğine bin pişman, kumandayı öbür eline alıp önündeki çaydan bir yudum içti. “Ahmet fayanstan, alçıdan ne anlar yahu? Muhasebeciden usta mı olur?”
Şenay kırılan kapı kolunu tamir için birini bulması bile iki ay süren kocasına bakıp iç çekti. “Öyle deme, muhasebecilikten önce pek çok işe girip çıkmış. Araba tamiri bile yapmış. Elinden her iş geliyor dedi Selma. Ustayı da daraltmış biraz galiba. Tabii, insan en iyisi olsun istiyor.”
Kocası kumandayı bırakıp Şenay’a döndü. “Niye o kadar çok işe girip çıkmış? Hiçbirini becerememiştir de ondan. Bırak Allah' ını seversen, bize geldiklerinde gördük. İki kere ikiye beş diyen adam. Bu işte de tutunamaz o. Karısı iyi bak, aklı başında kadın. Evi o çekip çeviriyor belli ki.”
Şenay eline aldığı bardaktaki çayı içmeden tekrar sehpaya koydu.
“Hesap bilmiyorsa nasıl muhasebecilik yaptırıyorlar? Geçen ay terfi etmiş üstelik. Selma iyidir, evet, ama eli biraz ağır. Ev işi hiç bitmiyor diye şikâyet ediyor. Halbuki ben yemek de dahil her şeyi sabahtan bitiriveriyorum. Sonra böreği de çok yağlı yapıyor.”
Yukarda gürültü kesildi.
“Terfi mi etmiş? Batar o şirket, batar. Bana bak, şu sehpanın ayağı sallanıyor. Az daha çayı döküyordum. Çivisi gevşemiş herhalde. Bir ara hatırlat da çakayım.”
“Tamam. Yarın börek yapayım mı, ister misin?”
Comments