Sokağa saptım. Baktım sağımda bir ayakkabı onarıcısının dükkânı vardı. İçerisi görünmüyordu. Kocaman bir vitrinin solunda dizi dizi ayakkabılar beni al derken sol taraf film kaplı, kapalı. Ortada ise büyük bir kapı. Bu nasıl yapı? Neyse ne adam sen de.
Sol taraftan yanaşınca sağdaki ayakkabıcıda görünüyor zaten. Eli yüzü pis bir adam. Etrafında eski ayakkabılar uğraşır durur. Kapıyı açıp girerseniz kafasını kaldırıp bakmaz muhtemelen. Ayakkabı satılan tarafta onun benzeri bir adam daha bulunur fakat bunun eli yüzü temiz olup saçı başı taralıdır. Hem üstünde de daha düzgün daha yenice kıyafetler vardır. Bütün gün böyle aynı dükkanın içinde
biri tadilat biri satış, didinir dururlar. Bazen de didişirler. Bazen o bunun müşteriyi karşılamasını beğenmez. 'Ekmek kapısı burası,' diye söylenir. Bazen de diğeri müşteriye verilen fiyatı eksik bulur. 'Biz de ekmek yiyeceğiz,' diye ulur.
Sol taraftan ufak ufak yanaştım. Baktım söyleşmiyorlar. Dur dedim. Ben şunları bir kızıştırayım. Kapıdan girerim önce. Bir sağa bir sola bir ayakkabılarıma bakarım. Ayakkabılarım da bu iş için çok uygun. Ayarlasam bu kadar olmaz. Tabanları ayrılmış. Ya atılacak ya dikilecek. Ben de kararsız kalmış gibi bir ona bir buna bakarım. Sağa seğirterek 'Tadilat olur mu?' der fiyat sorarım. Sola seğirterek 'Yenisi bana kaça patlar?' derim.
Bunlar abi kardeş belli. Araları pek yok yaşça. Hem de anlaşamazlar. Kardeş kavgası da eğlenceli olur hani. Ne de olsa ömürlerinin başından beri beraberler. Neler birikmiştir kim bilir? Hele bir de iş yerinde de birlik oldu mu? Gece yataklarında bile karılarıyla oynaşıp duracaklarına, kafalarında kardeşleriyle kavgaya devam ederler. İyi de bu ısrar niye. Ayrılsana be kardeşim.
Ayrılamazlar. Bir kere dükkân babadan kalmış. Kimse çıkmak istemez. Meslekte babadan kalma ama bir mahalleye iki tamirci fazla diye dükkânı ikiye bölmüşler de biri satıcı olmuş. Tek başına kazandıklarıyla da ev geçinmez. Bugün sen satarsın ben yerim yarın ben dikerim sen yersin bir usul. Hem yemeğe eve gidince dükkân kapanmaz iyi olur. Bir çırağa da gerek kalmaz o da iyi olur. Her ortak yaşam gibi artıları vardır ama sağlam gönül ister. Sabır ister. Ne de olsa anamın evladı, yedi yabancı değil deyip de sineye çekmek ister. Aç da kalsak beraber çok da alsak beraber derler. Ve fakat her zaman ikisinin eşref saati olamaz bazen de birinin eşşek saati gelir. Şimdi ben de fitili ateşlesem bu defa çok mu düşerler birbirine kıyamam. Yıllardır ayrılmayan bu iki kardeşi ya ben ayırırsam? Yazık olur valla.
Bu böyle olmayacak. Düştüm tekrar evin yoluna. En iyisi evdekileri gıdıklamak. Ne de olsa annem de karımda beni bırakıp gidemez. Hem alışık onlar didişmeye. Dünden şerbetliler. Yıllar içinde gizli gizli hoşlarına da gitmeye başladı birbirlerini yemek. Bir gün biri galip ötesi gün biri. Haklı çıkan pek gururlu. Ben de az fena değilim ama dengeyi hep korurum. E bu da yılların tecrübesi.
Kantarın topuzu kaçınca başıma gelecekleri iyi öğrendim ben. Sayelerinde işin uzmanı oldum. Artık beni kesemez dişleri. Ne dişi, gözleri bile görmez. Onlar hep birbirinin eksiğini araya dursun ben de bir yukarı bir aşağı eğlenir dururum. Kimisi kumar oynar kimisi sigara ziftlenir. Ben de insanları birbirine vurdururum. Ne yapayım benim de bir kötü huyum bu.
İsterim ki herkes dönüp benim ağzımdan çıkan lafa baksın. Acaba Yusuf ne diyecek diye düşünsün. Bir kaş kaldırmamla yıkılsın, bir tebessümümle dirilsin. Bazen olur evde yeterli hararet bulamam böyle sokağa taşarım. Sokak yetmez ise kahveye varırım. İlla ki birilerini bulurum tiryakilik işte.
Daha dün kahvede taş oynarken ondan aldım ona verdim. 'Sen çaldın adam kaybetti,' dedim. 'Zaten oynamayı bilmez bu,' dedim. En yakın iki arkadaşı gerdim. Azcık daha gereyim aralarını da yine ben yaparım. İnsanlık ölmedi ya kardeşim. Zaten masada çok kalabalık oluyordu. Bu iki uyuz benden önce gelip bana yer bırakmıyordu. Ne yani hep yancı mı kalalım. Bazen doğruları söylemek lazım. Taş da olsa kağıtta olsa hırsıza 'hırsız' demek lazım. Ama yine de severim köfteleri.
Adam olmadığı zaman hazır asker bir çağırmana bakar bunlar. Ama işte benim de yufka bir yüreğim var çok soğutmadan ortalığı tekrar sıkılarım iplerini. İkisine de bağırıp çağırıp ötekini överim. Böylece hem barışırlar hem de beni iyi anlatırlar.
Allah’ın işi ters gider de uyanık bir tip benim alanı işgal etmeye kalkarsa vay haline. Değil benim kahvem, mahalle değiştirir teres. Ne de olsa güvenilir, arkadaşlarının iyiliğine konuşan bir adamım. Bu güzel yüzlü iyi kalpli Yusuf’un
lafına inanmayanı da ne bileyim?
Yasemin KOZAN
コメント