top of page
Begüm Özcan

Sırtımızdaki Yük: Yetişkin Çocuk Olmak



“Yaşına göre ne kadar olgunsun?” cümlesi çoğu zaman iltifat gibi gelir. Bunun bir başarı olduğunu düşünür ve gururlanırız. Peki gerçekten durum dışarıdan göründüğü gibi midir? Gelin üzerine konuşalım.

Küçük bir çocukken bu yorumu duyanlarımız olmuştur. O çocuk halinizi düşünmenizi istiyorum şimdi. Birinin size ‘yaşınızdan daha olgun’ davrandığınızı söylemesi ne büyük mutluluktu değil mi? Çünkü bu şekilde görüldüğünüzü, duyulduğunuzu, önemsendiğinizi hissettiniz. Doğal olarak da şu düşünceniz pekişti: ‘Her zaman böyle davranmalıyım. Bu sayede fikirlerim daha çok önemsenecek ve ben bu şekilde daha çok değer göreceğim.’ İşte yaşının çocuğu olmamak, ‘yetişkin çocuk’ olmak bu şekilde doğmuş oldu.

Şimdi size sorum: Bir çocuğun görevi nedir?

Oyun oynamak, parka gitmek, hata yapmak, düşmek… Aslında sadece ‘çocuk olmak’.

Peki bir çocuğun görevi ne değildir?

  • Anne ve babasının arasında hakem olmak.

  • Ebeveynlerinin kişisel problemlerine ortak olmak.

  • Evdeki kaosu kendi yöntemleriyle çözmeye çalışmak.

  • Anne veya babanın sırdaşı olmak.

  • Anne veya babasının öfkesini dindirmek.

Çocukluk dönemindeyken;

Taşıyamayacağımız yükleri sırtlanmayı,

Olmadığımız yaşın sorumluluğunu almayı,

Ortak edildiğimiz problemleri çözmeyi görev edindiğimizde yetişkin bir çocuk oluyoruz. Çünkü içinde kaldığımız kargaşada artık ne tam anlamıyla bir çocuğuz ne de yaşımızdan ötürü bir yetişkin.

Peki durum böyle olunca yetişkinlik döneminde neler yaşıyoruz?


1- İkili İlişkilerimizde Kurtarıcı Rolü Üstleniyoruz

Problem yaşayan birini gördüğümüzde o kişiye duygusal açıdan destek vermek yerine ilk olarak çözümlemeye yönelik bir tutum sergiliyoruz. Karşımızdaki kişi bizden çözüm talebinde bulunmasa bile biz hızla yaşadığı durumdan onu çekip çıkarmak istiyoruz. Bunu çok otomatik yapıyoruz aslında. Çünkü bu görev algısıyla büyüdük. Ancak bazen bireylerin ihtiyacı çözümden çok anlaşılmak veya dinlenmek olabiliyor.


2- Her Zaman Güçlü Olmamız Gerektiğine İnanıyoruz

Üzülmeye veya olumsuz herhangi bir duyguyu yaşamaya hakkımız yok gibi hissediyoruz. Çocukluk döneminde bu duygularımız yeterince anlaşılmadığı ve bu duygularla nasıl başa çıkacağımızı bilmediğimiz için hep dik durmak zorunda olduğumuzu düşünüyoruz. Ancak her duygumuz eşit derecede normal ve bunlara alan açmamak beraberinde daha büyük sorunlara yol açabiliyor.


3- Hata Yapmaktan Büyük Endişe Duyuyoruz

Çünkü dağıldığımızda bizi kimin toparlayacağını bilmiyoruz. Hatalarımızla değil de iyi yanımızla kabul gördüğümüz için sürekli kusursuz olmaya çalışıyoruz. Bugüne kadar herkesi biz toparlarken bizi kim toparlayacak kaygısı yaşıyoruz. Bu da beraberinde hata yapmaktan kaçınmayı getiriyor.


Ne kadar yorucu bir süreç aslında değil mi? Kendinizden bulduğunuz parçalar var mı bu yazıda? Yorulduğunuz, yıprandığınız, mola vermek istediğiniz anlar peki? Eğer ki cevabınız evet ise çocukluk döneminizdeki ebeveyn tutumlarınızı ve ardından erişkinlik döneminizdeki davranışlarınızı gözden geçirin. Çözümleyemediğiniz noktalarda ise bir uzman desteği almaktan çekinmeyin.

Yaşımızın insanı olmanın özgürleştirici etkisini deneyimleyeceğimiz günlere.


Psikolog Begüm Özcan

12 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commentaires


bottom of page