top of page

Kurşun Dökmek

Yazarın fotoğrafı: Abdullah TEMİZKANAbdullah TEMİZKAN


Nurettin, küçük kardeşi Selahattin'le birlikte ahırın damının arka tarafa bakan kısmındaki sacları, altındaki ahşaba perçinleyen çivilerin üzerindeki kurşun pulları söküyordu. Selahattin'se iki de bir gelengi gibi dikilerek evden tarafa bakıyor sonra da eve doğru kıvrıla kıvrıla çıkan yolu tarassut ediyordu.

İkisi de biliyordu ki Hacı Pehlivan görecek olursa ikisinin de kemiklerini kırardı. Hacı Pehlivan’ın evde olmadığını biliyorlardı ama ortanca kız kardeşleri Bağdagül eğer görürse yemez içmez babalarına yetiştirirdi. Selahattin arada bir evin tarafına bakıp Bağdagül’ün ahıra doğru gelip gelmediğinden emin olmaya çalışıyordu. Nurettin, babasının hacat dolabından aldığı kerpetenle on tane kadar kurşunu söktükten sonra fısıltıyla:

“Hadi gidelim,” dedi.

Damdaki delikten önce samanlığa indiler. Deliği kapattıktan sonra da eğreti ardıç merdivenden ahıra indiler. 

“Ahırın büyük kapısından çıkarsak görürler, ahbun kapağından çıkalım,” dedi Nurettin.

Ahbun kapağını açıp ahbun yığınının üzerine basmamaya dikkat ederek sine sine ahırın arka tarafındaki avludan dışarı çıktılar. Büyük meşeliğin altındaki kayaların olduğu yere varınca Nurettin, “Selo! Odun topla da ateşi yakalım.” dedi.

Selahattin odun toplarken Nurettin önceden hazırladığı küçük teneke kutunun içine kurşunları doldurdu. Sonra cebinden dört tane aşık çıkardı. Aşıkların dört bir tarafında küçük delikler açılmıştı. Selehattin gelince ateşi yaktılar. Tenekeyi ateşin üzerine koydular. On dakika sonra kurşunlar erimişti. Selehattin sanki yasak bir şey yapıyorlarmış gibi kayaların arasından kafasını uzatıp aşağı yola bakıyordu. Nurettin aşığın birini bir taşın üzerine koyduktan sonra tenekenin köşesinden aşığın üzerindeki deliklere kurşun dökmeye başladı. Selahattin,

-Oh be, çakıldaklı Nazım şimdi gününü görecek. Bundan sonra enekemiz hep talar gelecek, he mi abi?

-Tabi lan, sen ne diyon, yarın o salağın elindeki bütün aşıkları ütmezsek ben de adam değilim.

Aynı işlemi sırasıyla diğer aşıklara da uyguladılar.

Yarım saatin içinde bütün aşıkların kazak tarafına kurşun döktükten sonra ateşi söndürdüler.

Nuri, Selahattin’e dönerek, "Aşıklar bende dursun. Ben çayırı suvarmaya gidiyorum. Sen de dereden kazları sür, eve götür,” dedi.

İkisi de koşarak farklı istikametlerde gözden kayboldular.

Ertesi gün erkenden kalkıp, ahırın tabanını temizleyen Nurettin, ineklere su verdi, yemlikleri tazeledi. Bütün bu işleri yaptıktan sonra annesinden birkaç saatliğine aşağı mahalleye inmek için izin koparabilmeyi umuyordu. Satı kadın ahıra gelip de durumu görünce, “Bizim çilli oğlan yine bir şey isteyecek zaar,” diye mırıldandı.

"Nuri, de söyle, ne istiyon bakıyım?"

"Dayımgilin oraya gitsek diyorum Selo'ynan, söz öğlene dönerik."

Gidin ama sakın imamın oğlu Nazım'la falan dalaşmayın. Anası hemen kapıya geliyor. Bu kadar işin içinde bir de onunla uğraşamam.

"Tamam, dalaşmayız. Selo'ynan birlikte gidiyoruz. Kahvaltıyı orda yapacaz. Yengem dün söz verdi, bize kuymak yapacakmış." 

"Vışş, o pasaklı ne anlarmış kuymaktan. Neyse, de gidin hadi."

Nurettin ahırın kapısından çıkarken ceplerini yokladı. Aşıklar yerindeydi. Derin bir nefes çekti. Ahbun kokusuna karışan taze toprak kokusuyla ciğerlerini doldurdu. Selahattin kara lastiklerin ökçesine basarak evden çıktı. İkisi de sohbet ederek hoplaya zıplaya avludan çıktılar.

Akşam Hacı Pehlivan, evde “dayak divanı” yapıyordu.

"Ulan ben size aşık oynamayı yasaklamadım mı? Sanki bunu dememişim gibi bir de imamın oğluyla oynayıp beni âleme malamat ediyorsunuz. Aşık oynamak Allah'a şirk koşmak gibidir, günahtır."

"İyi de baba, imamın oğlu da oynuyor işte."

Bu esnada Selahattin hiç konuşmuyor, iki de bir burnunu çekiyor ve sadece ayaklarına bakıyordu.

"İmamın dediğine göre siz hile yapmışsınız, öyle mi?"

"Yok vallaha, ne hilesi?"

"Ulan koca imam yalan mı söyleyecek?"

"Asıl hileyi Asım yaptı, bütün aşıkların kazak tarafını törpüyle düzleştirmiş, biz de kendi enekelerimizin kazak tarafına kurşun döktük."

'Kurşun döktük' deyince Selehattin kafasını kaldırdı ve korkuyla Hacı Pehlivan'a bakmaya başladı.

Hacı Pehlivan, Nurettin’in kulağının tozuna öyle bir tokat indirdi ki…

Hacı Pehlivan dışarı çıkarken “Vay şerefsiz vaaay, ben de diyorum her sene, her sene damdaki kurşunları nere gidiyor?” diye söyleniyordu.


Abdullah TEMİZKAN

 

10 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Davetiye

Davetiye

CAMDAKİ ADAM

CAMDAKİ ADAM

Unutulurken

Unutulurken

Comments


bottom of page