top of page
Yazarın fotoğrafıAbdullah TEMİZKAN

Kaçak Çorap


İki baş parmağını puantiyeli lacivert çorabın konçlarına daldırdı. Eğildi, sağ ayağına çorabı geçirmek istedi. Çorap parmaklarından fırladı. Çoraba ters ters baktı. Acaba bunları giymesem mi diye düşündü. “Bu bir işaret olmalı. Belki de efsunludur. Zaten lacivert rengi de oldum olası sevmem. Siyah mı, mavi mi belli değil. Işıkta mavi, loş ortamda siyah. Üstelik bir de puantiyeli. Bu çorabı ben ne zaman aldım acaba? Vallahi hatırlamıyorum. Buraya ait olmadığı kesin.”

Ayağa kalktı, çorabı eline almadan önce karşıdaki boy aynasına baktı. Aynada arkasındaki pencerede duran bir karartı görür gibi oldu. Döndü, baktı, kara kediyi görünce ürperdi. Tekrar önüne döndü ve elindeki çoraba baktı.

“Allah'ım ya Rabbi'm, bu çorap nereden geldi buraya?” diye söylendi ve çorabı yere fırlattı.

Üzerine giydiği rumi desenli kemha elbisenin vücudunu çok güzel sardığını düşündü. Aynaya bakarken “En iyisi, bu elbisenin altına siyah çorap giymek,” diye mırıldandı. Komodinin üzerindeki kadife kaplı kutuya ilişti gözü. Tekrar yatağa oturdu, komodine uzandı, kadife kutuyu aldı. Açmadan önce kulak memelerini yokladı. Uzun zamandır küpe takmadığı için acaba küpe delikleri kapandı mı diye endişelendi. Sanki kapanmamışlar, birazdan belli olur diye düşündü.

Dışarıdan, farları karşıdaki postmodern apartmanın camlarına ağaçların gölgelerini yansıtarak geçen bir arabanın motor sesi geldi. Bu sırada kara kedi arkasını dönerek idrarını cama püskürttü. “Şerefsiz mahlûk, ne istiyorsun benim camımdan!” diye bağırdı. Kutuyu açtı, elbisenin turkuaz renkleriyle uyumlu altın bir griffonun ağzında bir yeşim taşı tutan figürden oluşan küpeyi çıkardı. Kolunu uzatıp, şöyle bir geri çekilerek kısık gözlerle küpeye baktı. Saçının sağ tarafını sağ elinin tersi ile arkaya attıktan sonra aynaya endişeli gözlerle bakarken ağır hareketlerle küpeyi taktı ve yüzüne bir rahatlama geldi. Sol kulağına da küpe taktıktan sonra aynada kendini tekrar kontrol etti. Harika göründüğünü düşündü. Yerdeki çorap tekrar gözüne ilişti.

Ayağa kalktı tam çorabı almak için eğilecekken aynadaki aksine bakmaktan kendini alamadı. Baktı, “Bir de şu topuklularla nasıl göründüğüme bakmalıyım,” diye düşündü. Aynanın sol tarafındaki dolabı açtı bir çift beyaz, çelik ökçeli topuklu ayakkabıyı ayağına giyecekti ki, ayağında çorap olmadığını fark etti. Çorapları koyduğu çekmeceyi çekti, daha açılmamış bir çift siyah çorap çıkardı. Onları kutudan çıkardı, dikkatle etiketini söktü. Çorapta hasar, kaçık falan olup olmadığını anlamak için onları eline geçirip parmaklarını açarak kontrol etti. Çorabı lambaya doğru uzatarak bir daha inceledi. Sağlam olduklarından emin olunca onları santim santim çekerek giydi. Sonra “Bunlarla beyaz ayakkabı giyilmez.” diye düşündü. Dolabı tekrar açtı. Neredeyse aynı model siyah yüksek topuklu ayakkabıları giydi. Aynanın karşısına geçti. Kendine baktı, “Övünmek gibi olmasın ama çok nefis görünüyorum!” diye fısıldadı. Dolabı açtı boynuna bir iki kez parfüm sıktı. Havaya baharatlı, yaseminli bir koku yayıldı. Yerdeki çorap tekrar gözüne ilişti. Eğildi çorabı aldı. Bu sırada cep telefonu çaldı. Konuşmadı, bir süre dinledi. “Hı hı, hı hı, tamam hemen iniyorum.” dedi. Komodinin üzerinden çantasını aldı, elindeki çorabı çantaya koydu, ışığı kapatıp hızla çıktı.

Düğünün olduğu otelin bahçesinde yemek servisi henüz başlamıştı. Şengül, Şaduman’a “Sen erkenden hazırlanır beni ararsın diye bekliyordum. Ne de olsa içimizde en hamarat sensin,” dedi.

- Şu çorap olmasaydı arardım ama o kafamı karıştırdı.

- Ne çorabı?

Şaduman çantasını açtı.

“İşte bu çorap." diye lacivert tek çorabı gösterdi.

Şengül muzipçe güldü.

- Kız bu çorap benim olmasın? Hani geçen yıl Gülpınar’a gelin almaya giderken bozulan arabayı bu çorabın* eşiyle tamir etmediler mi? Hatırladın mı?

- Şimdi hatırladııım. Ay, o ara tek çorap çirkin olmasın diye benim çantaya koymuştuk.

-Şengül çorabı çantasına itinayla koyarken, “Şimdi bu çorabı ne yapmalı? Atsan atılmaz, giysen giyilmez.” diye mırıldandı.

Ertesi gün Şaduman mahmur gözlerle dış kapıyı açtı. Günlük süt ve gazetesini kapının eşiğinden aldı. Sütü cezveye koyup ocağa yerleştirdi. Sonra masanın kenarına ilişip gazeteyi açtı. Manşetlere bakmaya başladı. En altta küçük bir başlık dikkatini çekti.

“Polis puantiyeli çorapla boğulan kızın katilini arıyor!”


Abdullah Temizkan


* Bakınız, Ayarsız, Ocak 2022, Sayı: 71, s.22.

12 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page