Canı işkembe çektiğine göre bugün yemekte yine yalnızlık vardı. Gerçi sadece işkembe pişen günler miydi yalnız kaldığı? İşkembeden bahaneler, diye düşündü. Evdekiler kaçacak delik arayınca daha da katlanıyordu yalnızlık. Bu yemeği sevmemeleri asla anlayabileceği şey değildi.
Kocasına göre canı çektiğinde işkembeciye gitmeliydi. Niyeymiş? Kendi evinde pişirip yemek pek tabi hakkıydı. İşkembe yiyecekti yemesine ama bu aşamaya kolay mı gelinmişti? Geleneksel işkembe tantanası her yıl olduğu gibi bu kurban bayramında da görkemli bir kavgayla gerçekleşti. Kocasına kesim alanına gitmeden mutlaka hayvanın işkembesini almasını tembihledi. Kocası da hem itiraz etti hem de söylene söylene getirdi. Elif Hanım işkembeyi işkenceye çevirmek ister gibi temizliğinde kocasından yardım isteyince film koptu.
Düşünceleri işkembenin zevkinden çalsa da kararlılıkla düdüklünün başına geçti. Temizlediği işkembelere elini sürmeden "Belki Leman abla eşlik eder," diye düşündü. Birlikte dolmasını yapıp, elleriyle ballandıra ballandıra yeseler ne iyi olurdu. Kapının önündeki terlikleri ayağına geçirip bir koşu alt kata indi. Leman’ın evde çok işi varmış. Gelmedi.
Umutla çıktığı kapıdan yalnızlığıyla girip başka evlerin salonunu andıran mutfağına geçti. Leman abla işkembe dolmasına bayılırdı. Mutfak dolaplarını yarın silse ne olurdu ki? İşkembeleri ve sarımsakları doğradı. Tek başına olunca dolmasını yapmakla uğraşmak istemedi. Düdüklünün kapağını kapatırken: “Aman, sanki her zaman çok yanımdasınız da...” dedi, hiç içerlememiş gibi yaparak. Yarışma programlarındaki dış ses gibi yoruma devam etti içindeki ses. “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.”
Tabii ki kızlarına üniversite sınavına yeterince çalışmazlarsa falancanın oğluna vereceğini söyleyerek onları motive etmeliydi. Ders molalarında ev hanımlığında ustalaşmalı, katiyen annelerini rezil etmemelilerdi. Onlara ne kadar tembel ve beceriksiz olduklarını söylemezse kızcağızlar sorumluklarını nasıl öğreneceklerdi? Görevini bunca ince eleyip sık dokuyan bir anneyi bulup da bunamaktan başka neydi bu kızların ettiği? "İyi ki öğrenmişler; yok neymiş; kontrolcüymüş, bir sal biziymiş. Ben sizi salsam iki günde kokarsınız ayol," dedi. "Ders çalışmaya gittiler güya. Gün doğdu onlara. Ne yapıyorlar şimdi acaba?"
Her alışverişte tek tek her yeşilliğin, sebzenin, meyvenin nasıl olması gerektiğini anlatması, bunca yıldır nasıl pazar yapacağını öğrenmemiş kocasına kolaylık değil de neydi? Döndüğünde her poşeti tabii ki gözden geçirmeli, gözü çürük çarık olanlara takıldığında dedektör gibi yüksek ses çıkarmalıydı. Borsanın uygun bir yatırım aracı olmadığını, altın almanın en doğrusu olduğunu o söylemezse kocası rızıklarını orada burada çarçur edecekti. Patronuna tartışmada başka türlü cevap verse daha münasip düşerdi. Ne vardı yani kapıyı çekip odaya gömülecek? Kızlara ücretsiz koçluk, eşe dosta gönüllü eğitim ve danışmanlık hizmeti veriyor sayılırdı. Ah, bir de kıymetini bilen çıksaydı!
İşkembeleri doğradığı tahtayı sıcak suya bolca çamaşır suyu ekleyip yıkadı. Kurulayıp kaldırdı. Kütüphane raflarını anımsatan mutfak dolaplarından salata doğrama tahtasını çıkardı. Düdüklü fıslayınca mutfak balkonunun kapısını açtı. Güzelce giyinmiş giden şu kadın Leman abla değil miydi? Hani işi vardı? Eğer geçen hafta kızıyla damadı hakkında söylediklerine takıldıysa çok ayıp emişti. Komşu olarak tabii ki kusurlarını söylemeliydi ki ele kalmasındı bu iş. Haklılığı ve öfkesi soğandan yayılmış sülfür oksit taklidi yaptılar. O da inandı. Doğruları söylemek için isminin Davut olması lazım gelmezdi. Elif olmak bunu gerektirirdi.
Sarımsağın işkembeyle hâlleşen kokusunu iyice içine çekti. Ocağı kapattı, düşüncelerini kapattı, bir tencere dolusu mutluluğa gülümsedi. Kare mutfak masasına sofrasını hazırladı. Yemeğini yedikten sonra diğer odaların pencerelerini de açıp cereyan yaptırdı. Ev ahalisi yatmaya yakın gelecekti. Koku evden çıkana kadar üç gün, üç gece işkembeden sohbetler edilecek, kimsenin burnu çıktığı Kafdağı'ndan inmeyecekti.
Esra Duyar
Comments