Yahu ben bu vakte kadar çocukların geri çevirmediği, leziz kahvaltı sofralarınızın vazgeçilmezi, karnınızı dışarda doyuracak olsanız sanki evde hiç yemezmişsiniz gibi menülerin demirbaşıydım. Akşam ne yemek yapsam derdinin hızır gibi yetişeni. Beni tercih etmeyen kızartma oluşumdan etmiyor, patates oluşumdan değil. Tabi ki hal böyle iken hayatımdan çok memnundum. İnsanlar gibi kişilik tipim olsaydı uyumlu, hemen herkesle iyi anlaşan, ortamlarda varlığı aranan tipler vardır ya. Kesin onlardan olurdum. Yuva yıkan erkek, yuva yıkan kadın duyduk da yuva yıkan patetes kızartması olur mu? Kara kedilik benim neyime... Ağır geldi sevilmeye alışık bünyeme. Halinden çok memnun başıma neler geldi. Kızgın yağlara atıldığımda böyle yanmıyor ciğerim. Hakim de şaşkın tabi. İnsan dışı varlıklardan bir tek sigara kabul görmüştü yuva yıkıcı, eşlerin uyumunu bozucu etkisiyle. Emsal davalarda yerini almıştı. Hani çok da anlaşılır geliyor kulağa. İçen içmeyene kül tablası gibi kokuyordur, ne bileyim eşlerden biri sağlığına düşkündür. Tamam bu açıdan çok masum sayılmam ama hakim gerekçeli karara patates kızartması yazsa millet fıkra zanneder, adamın itibarına halel gelir. Dava dosyasında bolca ismim zikrediliyor. Hatta şöyle söyleyeyim; dosyada en çok geçen kelimeler: Funda,Erdi, patates kızartması. “Ya ne ara evinizin üçüncü ferdi oldum? Heyy evinizin üçüncü ferdi Elif! Hani kızınız olan. Hayır, ondan daha önemli olamam sizin için.” İnsan olsaydım travma yaşardım. Ya çocuğun adı sadece karar kısmında tarafların müşterek çocuğu diye geçiyor düşünebiliyor musunuz? Ama benimki boy boy sayfalarda. Bir kadın tarafından kıskanıldığım için onore mi olmalıydım? Bunlar boşanma davası açtığından beri suçluluk duygusundan kurtulamıyorum. İnsan olsaydım psikolağa giderdim ama etrafa çok yağ sıçrar diye ağlayamıyorum bile.
Sitem etmeye ara ver de baştan anlat şunu, dediğinizi duyar gibiyim. Hakim de öyle sormuştu. Anlatayım. Funda’nın “akşama ne yapsam” milli sorusuna cevap bulamayınca çareyi yine bende bulduğu bir akşamdı. Nasılsa Erdi’nin en iştahla yediği şeydim. Sıcak yenmesi gereken bir yemek olduğumdan Erdi’nin gelişine yarım saat kala girdi mutfağa. Funda’nın heyheyleri patatesleri doğrarken uğramaya başlamıştı. Erdi’nin akşam patateslere edeceği iltifatlar aklına geldikçe heyheyleri de misafir sayısını çoğalttı. Kabukları tezgahın üstünden tek hamleyle topladı, çöp kutusunu kapağıyla döver gibi kapattı. Arka ocağa içine su koyduğu çaydanlığı yumruk gibi çarptı. Bıçağı patateslere düşmanının boğazına dayar gibi yaklaştırdı. Bıçağı bileyip bu sahneyi olabildiğince hızlandırdı. Kaynayan suyu çaydanlığın emziğinden değil de tepesinden çayın üstüne birini haşlamak ister gibi boca etti. Boynu gerilmeye başladı. Her zaman olmayan bu agresifliğine kendisinin de canı sıkıldı. Kocasını patates kızartmasından kıskanacak değildi ya. Başka bahaneler buldu. Regl dönemi yaklaştığından halinin sorumlusu olarak progesteron hormonunu seçti. Bunları düşünürken kızartma yağı yeni ovaladığı çaydanlığa sıçradığı için “ağzına tükürdüğüm…”diye başladığı cümle diline tanıdık gelmeyince soluğu burnundan almakla yetindi. Çay kokusu ile patates kızartmasının birlikte yaydığı kokuyu aslında o da çok severdi ama uzun zamandır bu ikili onu sadece başkalarının evindeyken selamlarsa tebessümle karşılayabiliyordu. Mutfak ısınmış, Funda’nın yanakları allaşmış, sofra mutfak masasında hazır olmuştu. Kapının çalmasıyla Funda’nın kalbi de çarpmaya başladı. Sakin görünmeye çalışarak kapıyı açtı. Erdi, patates kızartması mı yaptın, uff! mis gibi koktu dedi. Selam ifadesi olarak bu cümleleri tercih eden Erdi’nin yüzüne baktı. “Hıhı” dedi. Her zaman büyükçe bir tabakla ortaya koyduğu beni bu defa iki tabağa bölerek koydu. Erdi önce tabaklara, sonra Funda’ya “ne iş” der gibi baktı. Ne zaman yemekte patates kızartması olsa Erdi’nin arkadan alacaklılar kovalıyor gibi yemesinin üzerine Funda’nın her seferinde “bana da bıraksan biraz, o kadar yapıyorum, bir bakıyorum bitmiş”dediğini unuttu zahir.
Genelde bana pek kalmıyor ya, dedi kendinin bile zor duyduğu bir tonla Funda. “La havle” der gibi başını yana sallarken gülümsemesi öfkesini gizlemedi Erdi’nin. Tabakların ayrılmasına çok da takılmadan çatalına taktığı beşer altışar patateslere verdi tüm dikkatini. Çayını höpürdetirken aldığı zevk beş metre öteden anlaşılabilirdi. “Sen ne güzel bi nimetsin ya” dedi her zamanki gibi. Funda Erdi’nin gözlerine dikti buğulu gözlerini. Erdi: Yine başlama, deyip devam etti patatesleriyle doyumsuz ilişkisine. Funda’nın tepesi yıllarca verdiği bozulma sinyalleri alınmamış bir sigorta gibi attı. Baş kaldıran tüm sinir hücreleriyle birlikte ayağa kalktı.
-Yine başlamayım öyle mi? Yine başlamayım. Yine patates kızartması yapayım ama yine başlamayım. sen bana gelince ilgisini sevgisini dışarı gösterebilen bir adam olma ama Allah’ın patates kızartmasına methiyeler dizmeye gelince şair kesil ama ben başlamayım? Bir patates kızartması kadar değerim yok gözünde. Doğru Funda kim ki zaten? Sana çıtır çıtır patates kızartması yapan biri. Başka? Şu gittiğin kafedeki aşçıdan ne farkım var senin için söyler misin? Benimle sadece hayatını kolaylaştırdığım için evlisin. Sana kimin patates kızartması yapıp önüne koyanın senin için bir önemi var mı?
Erdi, tabağındakileri bitirince Funda’nın tabağındaki patateslere bakarak :
-Ya Funda saçmalama gel otur. Ne güzel yapmışsın işte, ben de severek yedim.
Erdi’nin Funda’nın tabağına yeltenmesiyle Funda’nın tabağa hentbol topu gibi vurması bir oldu. O akşam çocuğun evde olmaması Funda’nın duygularına serbest geçiş izni vermiş gibiydi. Havaya saçılan patatesler Erdi’ye havai fişek gösterisi gibi göründü. Funda görmeden bir tane de yerden alıp attı ağzına ziyan olmasın diye düşünerek.
-“Funda ne var bunda” dedi karısını yumuşatacağını umduğu sırıtmasıyla. “Olur mu öyle şey, tabi ki çok seviyorum seni “ demedi. Diyemedi.
-“Erdi, Allah muradını verdi” diye yanıtladı kocasının aşık atan tavrını. Bu benim elimden, benimle yediğin son patates kızartmasıydı. Bol bol tek başına ye bundan sonra. Sana patates kızartmasıyla mutluluklar, dedi kapıyı çarparken. Erdi yerden beni toplayıp ağzına atmak suretiyle ilk kez mutfağı biraz toparladı.
Funda o günden sonra eve geri dönmedi.
İsmim Funda ve Erdi ile birlikte en son hakimin ağzından çıkan şu cümlelerde geçti :
Gerekçeli karar: Davalı taraf Erdi Yılmaz’ın patates kızartmasını davacı taraf Funda Yılmaz’dan daha çok sevdiği ve eşini kandırdığı gerekçesiyle açılan dava dosyasının kapanmasına, tarafların şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmasına, müşterek çocuklarının velayetinin…
Esra Duyar
留言