top of page

Şaibe Teyze 2

Adli tıp uzmanı Gamze, hastanenin arka girişinin önündeki bankta sigara içiyordu. Serra’yı görünce sağa kaydı.  Diğer tarafa oturdu Serra. “İşimiz uzun gibi duruyor hocam” dedi çantasını yanına koyarken. “Enjeksiyon izleri var kolunda; kan, kıl örneği de alınacak” diye ekledi. Kafasını kaldırdı ve derince içine çektiği sigarasının dumanını bıraktı Doktor Gamze. “Yaparız” dedi “İşimiz ne savcım. Yalnız kötü denk geldi çocukları ciğerciye götürmüştüm. Babalarını çağırdım, bırakıp geldim. Sonra sinemaya geçecektik sözde” diye de ekledi. “Ben de evde dizi keyfi yapacaktım” dedi Serra.

 “Ne izliyorsun?”

“Matlikste The Princess’a sardım bu ara”

“Çocuklarla çok mümkün olmuyor benim dizi falan, devamını getiremiyorum savcım. Bu arada bir tane daha içeyim sonra başlayalım”

-“Tabii ki“

-“Şaibe Molla’nın otopsisini yapmak da varmış” dedi Doktor Gamze. “Yok artık!” diyemedi Serra. “Tanır mıydın hocam?” dedi.

Üstten bakan gözleriyle, Serra’ya uzunca bakıp yanıtladı Gamze. Bir yandan da yeni sigarasını yakıyordu.

-“Şaibe Molla’yı bilmemek mümkün mü KuyuŞehir’de ? Onu da geç benim kayınvalidenin gün arkadaşı. Oturup çay içmişliğim bile var."

-Zor olacak sizin için, dedi Serra.

- Yok endişelenme savcım zor olmaz.

- Şaibe Molla… Bayağı sosyal herhalde ?

Kinayeli bir şekilde gülümsedi Gamze. “Öyledir benim kayınvalide gibi maşallah. Kuyuşehir' in kalburüstü kadınları… Bu arada savcım sizi gördüm geçen Kuyu Restorant' ta avukat Çağatay Bey'le. Biz çıkıyorduk siz görmediniz beni”

-Ya fark etmedim hocam, dedi Serra. “Evet iki hafta kadar olacak”

Usulca Serra’nın yanına yaklaştı Gamze. Bankın üstünde söndürdüğü sigarasının izmaritini ezerken etrafa baktı, kimsenin olmadığını görünce daha da yaklaştı. İlk tanıdığı günden itibaren Gamze’nin birden büyüyen gözlerinden korkmuştu Serra. Şimdi o kocaman olmuş gözler Serra’ya bakıyordu.

-Savcım. Minyonsun genç duruyorsun ama 30’a bastım demiştim geçen gün. Bu yıllar tehlikeli yıllar.  İlk gençlikten daha tehlikeli. Çağatay’ı da tanırım. Annesini de… Kayınvalidemin meşhur altın günlerinden.

 

“Burada her gün altın günü herhalde” dedi Serra. Serra’yı duymamışçasına devam etti Gamze, demin bir diğerini söndürmemiş gibi, hasretle yeni sigarasını yakarken.

-İyi seçim yap savcım, dedi.

- Seçim derken hocam ?

 Gamze sigarasını içmiyor, yiyordu adeta. Diğer bacağının üstüne attığı sağ bacağını hızla sallayarak devam etti.

-Ahh savcım!.. Sonra ben çok konuşuyor oluyorum. Çağatay Bey' le münasebetiniz belli. Evlilik yaşında bir kadınsın. Ben de burada göreve başladığımda aynı yaştaydım seninle… Neyse geç bunları… Ama şuna dikkat et… Bu şehir var ya insanı yutar. Bambaşka bir şeye dönüştürür. Sadece burası mı? Bermuda şeytan üçgeni buralar. Kuyu-şehir, Kınzindan, Yoltan… Ben neden hiçbir şeye şaşırmıyorum. Sakın deme AdltıTıp Uzmanısın, şaşırmamaya alışmış olmalısın diye. Bu yaz uzmanlıktan arkadaşlarla buluştuk. Bir daha anladım ki benim gördüklerim küçük bir Anadolu şehri için çok fazla.

Gözlerini Gamze’den kaçırdı Serra. “İrem bu kadının eserekli, garip olduğunu söylemişti” dedi içinden.

Devam etti Gamze. “Son bir şey diyeceğim Savcım. Senin yaşında buraya geldim. Gidecektim hemen, ilk fırsatta. Kaldım. Şu an olsa bir saniye bile durmam, kaçardım buradan… Bu şehir insanı boğar. İsimler, mekanlar, evler moderndir. Ama o beyinlerin içi… Zamanla seni de kendilerine benzetirler. Ya da onlara benzemekten başka bir çaren kalmaz”

Merak etmeyin hocam. Benim meslek icabı burada sürekli kalmam mümkün değil. Artık başlayalım mı ?” dedi Serra.

Küçümseyici sessiz kahkahasının ardından “Tabii Savcı Hanım” dedi Gamze.

Soğuk betonlar, uzun koridor ve hastane kokusu… Kapı gıcırtısı, mavi naylon kıyafetler, Gamzenin üç kat maskesi… Ve Şaibe Molla’nın bu kez de otopsi odasında çekilen son fotoğrafı. Makasla kesilen pembe jartiyer... İlk bıçak darbesini attı Gamze… Serra’nın hiç görmediği kadar seri bir şekilde ilerliyordu.  Sanki karşısındaki daha önce tanıdığı bir insanın veyahut sadece bir insanın cenazesi değil gibi. Karşısındaki Şaibe Molla değildi sanki. Karşısındaki Kuyuşehrin vücut bulmuş haliydi. Kuyuşehri paramparça ediyordu adeta Gamze. Burada geçen 14 yılının hesabını soruyordu Kuyuşehir'den, en vahşi şekilde. Belki de bu vahşetin en güzel yanı alabildiğince yasal olmasıydı.  Bir akşamüstü hiç gitmek istemediği halde zorla götürüldüğü o altın gününde baş köşede oturan kadının tüm vücudu ve organları avuçlarının içindeydi….

Otopsi sonunda naylon kıyafetlerinden kurtulup hastane bahçesine attılar kendilerini Gamze ve Serra.

Karaciğer pert Savcım. O izler de yeni oluşmuş değil. Zaten kandan da çıkar birazdan. Yalnız jartiyer güzeldi. Çok seksi. Yarın ön rapor hazır olur.  Neyse ben kaçıyorum. Saat 12’ye geliyor. Önce ciğerciye sonra eve”

Nasıl hocam ?” dedi Serra

“Eee aranınca tabağımdaki ciğer yarım kaldı. Yemem lazım. Çocuklar uyumuştur nasılsa. Haydi selametle Savcım

Yüzünde tiksinmiş bir ifadeyle, karanlıkta hızla uzaklaşan Gamze' ye bakakaldı Serra. Gece   12’de döndü evine. Anahtarını girişteki dresuara bıraktı. Dolaptan çıkardığı temiz havluyu duşakabinin üstüne atarken telefonu çaldı.

Çağatay seni aramayı unuttum” dedi . “Annen nasıl ?” 

 “Pekiyi değil. Yarın cenaze evine gidecek. Ben de cenazeye gideceğim. İkindi namazını müteakip kalkacakmış”.

- Bir şey soracağım Çağatay, dedi Serra. İsmi neden Şaibe biliyor musunuz? Ne garip isim de mi? İsmi gibi ölmesi…”i

-Sormuştum anneme biraz garip gelir sana

- Nasıl?

- Bak anlatayım. Babasının aşığıymış Şaibe. Takma isim büyük ihtimal. Onun adı neden Şaibe bilmiyorum. Kadını kötü yoldan kurtarıyor ev açıyor diyeyim. İmam nikahı kıyıyor. Şaibe teyzenin doğumundan önce eski bir belalısı öldürüyor kadını. Babası da kadının ismini veriyor…

- Yanlış anlamadım de mi? Adamın kuması var. Daha doğrusu daha önce karısını aldattığı kadını karısının kuması yapıp bir de çocuğuna o kadının ismini veriyor…            “

- Maalesef ,dedi Çağatay. Bizim burada çoktur.

- Hangisi çok ? dedi Serra meraklı sesiyle.

-Yani diğeri değil canım.  İmam nikahlı ikinci eş olayı çok… Bu arada dedemin de ikinci eşi varmış. Neyse ben kapatayım sen de çok yoruldun uyu hadi daha duş alırsın.

Telefonu kapattı Serra. Güzel bir duş alıp uyudu. Rüyasında, doktor Gamze ile ciğerciye gitti. Menüde Spesiyal Şaibe Molla Ciğer vardı. Gamze, “Şaibe Ciğeri mutlaka yemelisin savcım” deyince, Gamze' ye ayıp olmasın diye onu söyledi Serra. Bir güzel de yedi.  Vicdan azabından ağlayacaktı. Ciğerci helva ikram etti. “Şaibe Molla’nın helvası” dedi. Helvayı yerken Şaibe Molla’nın, restorantın duvarına asılmış dev resmini gördü. Siyah döpiyesi ve pembe eşarbı ile Serra’ya korkunç bir şekilde bakıyordu Şaibe teyze. Helvanın içinden yüzük çıktı. Çağatay yanında sarışın bir kadınla belirdi. “Kuman ve benimle evlenir misin ?” diyerek yüzüğü Serra’ya taktı.  Doktor Gamze “dikkat et” dedi “Bu şehir insanı yutar. Bak Şaibe Teyze'ye. Müptela olmuş müptela”.  “Şaibe müptela” diye ekledi Çağatay.  “Şaibe müptela” dedi sarışın kadın da. Hepsi kahkaha attı “Şaibe müptela” diyerek. Serra ağladı. Susun dedi. Kimse susmadı. Susun dedi. Susturamadı “Şaibe müptela” seslerini.  “Şaibe müptela” diyerek halaya başladılar. Sonra titreşimli bir ses hepsini bastırdı… Serra kan ter içinde kapattı telefonun alarmını…. “Oh rüyaymış” diyemedi. Ağzındaki o tat neydi? Yok canım! Fazla etkilenmiş olmalıydı kabusundan…

Henüz yataktan kalkmamışken Sela başladı. Gidip yüzünü yıkadı Serra. Dişlerini sertçe fırçaladı. Ciğer yerine keskin nane tadı vardı artık. Odaya gelip pencereyi açtığında anons sesini duydu. Mikrofonun başındaki ses öksürdü önce.  Sonra devam etti:

“Şehrimiz eşraflarından, belediye meclis üyesi Adnan Molla’nın eşi, Merhum Sami Altınbeyli’nin kızı, Kuyuşehirli İş Adamları Derneği Başkanı Çağrı Molla’nın, Kuyuşehir Belediye Spor Başkanı Erdem Molla’nın ve Kuyuşehir Kadın Girişimciler Derneği Başkan Yardımcısı Seçil Molla’nın biricik anneleri, Efsun Molla’nın ve Kuyuşehir Güzellik Merkezleri Odası Başkan Yardımcısı Cansu Molla’nın kayınvalideleri, Şehrimiz Milletvekili Abdurrahman Altınbeyli’nin halası, geçmiş belediye başkanlarımızdan Hasan Altınbeyli’nin ablası, Şaibe Molla hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi bugün ikindi namazını müteakip, merkez camiinden alınarak,  Asiltoprak Mezarlığı' na defnedilecektir. Allah rahmet eyleye…”

“Allah rahmet eylesin” dedi Serra da. Isınıp kıpkırmızı yanan düzleştiricisine koştu. Şaibe Molla dosyasının iki gün sonra kendisine geleceğinden ve fantastik kabuslarının devam edeceğinden habersiz saçını düzleştirdi…

 

 
 
 

コメント


bottom of page