ÇEYİZ
Sedire oturmuş, bir sağ elindeki tığı bir sol elindeki tığı çevirip duruyorsun. 20 numara mı daha iyi örer, 22 numara mı? Numarayı düşünürken ipin kalınlığını göz ardı ediyorsun. Marka da önemliymiş ipte. Çapa marka pahalı oluyor; ama daha iyi diye duyduğunu anımsıyorsun. Kalem tutması gereken ellerin, sorulara yönelmesi gereken düşüncelerini neler yoruyor diye iç geçiriyorsun.
Sonunda karar verebildin 20 numara tığ , çapa marka ip kullanacaksın. Vitrin dantelsiz olmazmış, çıplak dururmuş. Sanki insan; çıplak olsa ne, giyinik olsa ne? Bir de hafif model olmayacakmış, ağır oturaklı model seçmeliymişsin. Ev görmeye gelenlere ayıp olurmuş, iki zincir bir tırabzanlı danteli çeyiz diye koymuşlar, derlermiş.
Annen getirdi koydu önüne örneği. Otur, ör, diye. Örneğin adı da var; verem mi, kanser mi ne? Hakikaten on iki parça sehpa örtüsü, masa örtüsü bir de fiskos örersen bu modelden, sonunda ya kanser ya verem olursun, gelin olduğunu göremeden. Elim kuş g*tüm taş olsun diyerek başladın ilk zincire. Bir de biri koşarak girseydi içeriye iyi olurdu, yoksa ağırlık çökermiş başladığın işe. Bir gözün modelde bir gözün işinde. Oldum olası anlam veremezsin bu çeyiz denen formalitelere. Sanki dantel geçindirecek evi? Danteline bakana kadar, bir sorsana nasıl yapar yemeği?
Örmekle bitse keşke derdi. Sereceksin kirlenecek. Yıkayacaksın, ütülenecek, bir de kalıp gibi durması için kola sürülecek. Yanına iki de çerez koy da ağzımız tatlansın. Şimdi gelir yine annen. Bir motif bile yapmamışsın, bu yavaşlıkla sen nasıl kadın olacaksın?
Daha rahibe işi takım yapacaksın. Ne rahibesi anne, çula çaputa bel bağlamasak da çeyizi, bari olsa müslüman işi … Başladın yine kız beşikte çeyiz sandıkta. Hiç sormadın benim gözüm var mı kocada? Erken kalkan yol alır, tamam tamam gerisini söyleme. Olmuyor bu motifler, hayaller başka, gerçekler önündeki danteller. Dantelsiz de olur ev, ne gerek var salonda vitrine, kabı kacağı müze gibi sergilemeye?
Evde bir köşe takımı olsa bir de kitaplık. Belki bir pikap birkaç da plak. Mobilyalara boğulmuş evler hep sıkıcı gelir sana. Gereksiz kalabalık
evi daralttığı gibi darlık verir insanın ruhuna da. Belertti yine annen gözlerini, el alem ne der, diye. Annen yetmiyormuş gibi bir de her konuda bilir kişi el aleme dert anlat. El alem sen işine bak, beni rahat bırak.
Üç zincir çek, bir ikili tırabzan, iki sık iğne hooop dön geriye. Yine zincir, sık iğne vallahi şiştin öre öre. Çok gözünde büyütme salon takımını, yoksa öremezsin damat bohçasını. Damadın da bohçası olur mu deme, anahtar olacak sana , kaynana gözüne girmekte. Koyacaksın içine bir çift çorap, çamaşır, pijama, röpteşambır. Pazar kahvaltısına gelecek sanki kocan öyle boynunda fular, elinde gazete. Düşündükçe gülüyorsun, çok oyalanma anneni kızdırıyorsun. Sakın ne gerek var, deme böyle zahmete. Her kız heves edermiş çeyize.
Comments